ON THE FACT AND PERCEPTION OF DREAMS IN ANCIENT NEAR EAST IN LIGHT OF THE HOLY BOOKS AND THE MYTHOLOGICAL SOURCES
Journal Name:
- Turkish Studies
Keywords (Original Language):
Author Name | University of Author | Faculty of Author |
---|---|---|
Abstract (2. Language):
In all of the Ancient Near East civilization written sources, the fact
of a dream was perceived, as the omen and connection means between
human and gods by this socities. It had the same meaning in The Holy
Books and the Ancient Near East mythological sources. Hittite
civilization that established strong and an important state in Central
Anatolia, were influenced by the Ancient Mesopotamian civilizations
about dream’s meaning and perception. It was understood that dreams
were accepted as the omen means. Because it could be quided
regarding the future. Ancient civilizations tried to find some clues about
the future from their gods in their dreams. When they saw bad dreams,
they communly accepted it as a bad future. We have the same
perception about this, nowadays.
It is worth to state that the Ancient Near East civilizations’s people
who wondered the future and tried to get clues for it, firstly had a
purification ritual and then they spent the night (slept) in temples or
cities of the important cult centers. They expected to see the dream
about their questions from gods at that night. Islam traditions has the
same practise and it is called “asking for divine guidance through a
dream”.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Tarih boyunca hemen hemen her topluma ait yazılı kaynakta
zikredilen rüya olgusu, Eski Yakındoğu toplumlarında, insanlarla
tanrılar arasında bir iletişim ve kehanet vasıtası olarak algılanmıştır.
Kutsal Kitaplar’da da yer alan ve anlam bulan bu yaklaşım, Eski
Yakındoğu1 toplumlarına ait yazılı kaynaklar arasında önem arz eden
mitolojik anlatılarda da yer almaktadır. Nitekim, Eski Mezopotamya
toplumlarının rüyaya yüklediği anlam, daha sonraki dönemlerde
Anadolu’nun merkezinde güçlü bir devlet kurmuş olan Hititler’e de
geçmiş, mitolojik ve destansı anlatılarda yer bulmuştur. Söz konusu
toplumlarda rüyanın algılanışı ile ilgili olarak ortak payda, rüyaların
geleceğe dair ipuçları içerdiği inancı ile bağlantılı olup önemli bir
kehanet vasıtası olarak kabul edilmiş olmasıdır. Gerçekten, insanlar
gördükleri rüyalarda, ilahî bir mesaj aramışlar ve geleceğe dair
kehanette bulunmuşlardır. Görülen kötü bir rüya ise, kötü bir geleceğin
habercisi olarak algılanmış ve yorumlanmıştır. Bu durum, günümüzde
de birçok kültür ve inanışta yer alarak, kültürel bir süreklilik olarak
devam etmektedir.
Eski Yakındoğu toplumlarında geleceğe dair önemli bir hususu
merak eden ve bu yönde bir ipucu elde etmek isteyen insanlar, bir
arınma ritüelinin ardından tapınaklarda ya da önemli kült
merkezlerinin bulunduğu şehirlerde geceleyerek (uykuya yatarak) o gece
gördükleri rüyalarda akıllarındaki soru ile ilgili olarak ilahî bir mesaj,
bir işaret beklemişlerdir. Bu uygulama, İslam geleneğinde var olan
“istihareye yatma” uygulamasını hatırlatmaktadır.
FULL TEXT (PDF):
- 2
73-87