You are here

ŞAM SULEYMANIYE KOMPLEKSİ: KONUMSAL VE MEKANSAL NİTELİKLERİ

THE TEKKIYE SÜLEYMANİYE IN DAMASCUS: ITS SETTING AND SPATIAL QUALITIES

Journal Name:

Publication Year:

Author Name
Abstract (2. Language): 
The Tekkiye Siileymaniye in Damascus is considered by many as the finest piece of Ottoman architecture in Syria (Warren, 1978; Goodwin, 1987, 257) (1). It symbolized the might of the Ottomans and affirmed their presence in Damascus. Notably, it had all the reasons to be a special piece of architecture: the patron was the great Sultan Süleyman the Magnificent; the architect was Sinan, the master of Ottoman architecture, and the city was an important station along the pilgrimage route. By the time the Ottomans entered Damascus in 1516, their architecture was coming very close to its fully maturity and was almost reaching its zenith. The külliye as a concept as well as a built form was highly developed and sophisticated. Monumental külliyes were already in existence in İstanbul, Bursa, and Edirne; examples are many and include the Fatih Külliye in Istanbul (1470), and Beyazıt Külliyes in Edirne (1488) and in Istanbul (1506). Moreover, a clear typology of Ottoman mosque architecture was evident by that time (Gabriel, 1926; Kuran, 1968); similarly, the külliye as a comprehensive institution was also finding its distinguished forms (Hakky, 1992). At the time when the Tekkiye Süleymaniye in Damascus was built in 1554-5 (H. 962), even more development had taken place in Ottoman architecture. According to Kuran (1987), 247-249), Sinan was in his 'Years of Maturity'; it was at that time when he formulated the principles and norms of Classical Ottoman Architecture. He had already completed the building of Şehzade,KüIliye in Istanbul (1548) and Mihrimah Sultan Külliye in Üsküdar (1548), and before them Haseki Sultan Külliye in Istanbul (1539). By that time, he was a well experienced master who was very capable of designing complex projects. In fact, while he was working on the design of the Tekkiye Süleymaniye, he was involved in a yet much more important and grandiose masterpiece of his: the Süleymaniye Külliye in Istanbul. As noted earlier, there were two very legitimate reasons for the Tekkiye Süleymaniye in Damascus to enjoy special attention and care in its design and construction. It was a royal foundation, first of all, which carried the name of one of the greatest Ottoman sultans. Moreover, it was built in Damascus, a very important city on the way to Mecca, and the last main station before venturing through the desert. Hence, it was essential that it represented the Ottoman might. Undersjandably, the project was to be handled by Sinan himself. However, because of his involvement in the Süleymaniye and the simple fact that the Tekkiye was relatively distant from Istanbul, Sinan only designed it, but did not actually supervise its construction. It is also thought that because of these very two reasons, Sinan chose a simple composition for the Tekkiye (Kuran, 1987, 78). The actual supervision of construction was done by one of Sinan's most capable assistants (Goodwin, 1987,257; Kuran, 1987,75) who was, it is believed, an Iranian by the name of Malla Aga (Wulzinger and Watzinger, 1924, 215; Al-shihabi, 1990,189).
Abstract (Original Language): 
Hac yolunda son ve önemli bir durak olan Şam'da Mimar Sinan tarafından Sultan Anahtar sözcükler: Osmanlı Mimarisi, Süleyman zamanında yapılan Süleymaniye Kompleksi, Suriye'deki Osmanlı mimarı örneklerinin en ıyısı olarak sayılmaktadır, inşa edildiği yıllar (1554-1555) Sinan'ın, Klasik Osmanlı Mimarisi'nin ilke ve ölçülerini belirginleştirdiği ve İstanbul Süleymaniye Küüiyesi'nin tasarımı üzerinde çalıştığı olgunluk yıllan idi. İstanbul'dan uzak oluşu ve çalışmalarının yoğunluğu nedeniyle Sinan tasarlamış olduğu Kompleks'in yapımını denetleyemezdi. Öngördüğü kompozisyondaki sadeliğin bu nedenlere dayandığı düşünülmektedir. Mekke'ye giden Hac kervanlarının dinlenme alanı olarak inşa edilen Kompleks'in konumu, hem işlevi nedeni ile hem de bir sembol olarak, bir anıtın taşıdığı öneme uygun bir dikkatle seçilmiş olmalıydı. Osmanlılar önemli yapıtları için ya bir tepenin üstü ya da bir su kenarını tercih etmişlerdir. Şam, Barada Irmağı ve kuzeyindeki Kasiyun Dağı ile her iki olanağı da sağlamaktaydı. üzerinde çalışan Sinan'ın, alanın düzlüğünü kullanmış olması, ya denetimini yapamayacağı bir yerde karmaşık bir tasarıma girmek istememesinden, ya da ne işlevsel programın, ne de varolan eğimin karmaşık bir tasarım gerektirmediğini görmüş olmasındandır. Alanın düzlüğü yanında çevresinin de boş olması Sinan'ın dikdörtgen şekilde bütünüyle simetrik yalın bir biçim tasarlamasına olanak vermiştir. Dikdörtgen alanın uzun aksında ve güneyinde yer alan cami ile kuzeyinde iki dikdörtgen bloktan oluşan tabhane, birbirlerini doğu ve batı yönlerinde sağlı sollu duvarlar ve mutfağı içeren hizmet bloku ile birlikte avluyu şekillendirmektedirler. Tasarımın genelinde üzerinde durulabilecek noktalar vardır. Birisi, ana kapıların konumlarıdır. Doğu ve batıya açılan bu kapılar, açık araziden camiye, oradan da kente dolaşımın sürekliliğini sağlamakta, nehre paralel bir aks oluşturarak alandaki tüm mekanları birbirine bağlamaktadır. Kompleks'in bir özelliği, kapıların Sinan'ın cami-medrese yapılarındaki son cemaat kısmından hemen sonra açılmaları uygulamasına uymamalarıdır. İkinci nokta, Kompleks inşa edildikten kısa bir süre sonra eklenen yapının (mederese ve arasta) ana aksının Kompleks'in aksı ile paralel olmayışıdır. Medresenin kıbleye yönlenme zorunluluğunun olmaması Sinan, tarafından diğer eserlerinde değerlendirilmiştir. Osmanlı külliyelerinde aks değiştirmeleri arazinin şekli, topografya ya da yola yönlenme gibi nedenlerle yapılmıştır. Bu tür etmenlerin görülmediği Kompleks'de ise, mimar belki de medrese ve arastanın baştaki planın parçası olmadığını vurgulamak istemiş olabilir. Bir başka nokta, ölçek konusundaki duyarlılıktır. Küçük ölçeğine karşın, bir Saray Vakfı olmasının gerektirdiği anıtsallık, baskı kurucu bir anlatım da yaratmaksızın gerçekleştirilmiştir. Son olarak, verildiği şekil ile Kompleks, Sinan'ın ulaşmaya çalıştığı mükemmel anlamda geometrik ve simetrik tasarıma sahip birkaç eserinden biridir. Kompleks'in merkezini bir yapı kütlesi değil, bir açık mekan boşluğu oluşturmaktadır. Ancak bu boşluk, bütün işlevleri ilişkilendiren bir avlu tanımındadır. Bu durumuyla, ortak bir açık mekan etrafında cami ve medreseden oluşturulan külliyeleri andıran Kompleks'de işlev gereği medresenin yerine hizmet bloku bulunmaktadır. Avlu, özellikle giriş noktalarından cami için iyi bir ön plan oluşturmaktadır. Kubbe ve iki minaresi ile caminin en önemli kütle ve varış noktası olduğu vurgulanmıştır. Avlu ile ilgili ikinci nokta, tamamen çevrelenerek kapanmış olmasına karşın, bağımsız duvar öğelerinin pencere boşlukları ile delinmiş olmasının, açık mekanlar arasında bir süreklilik ve açıklık yaratmasıdır. Altı metre genişliğinde ve 83 metre uzunluğunda doğrusal biçimi ile kısa bir alış veriş sokağı olan arasta, avlu ile tam bir karşıtlık içindedir. Sokağın orta kesiminde aks aralarından biri, sokağın bir kenarında medresenin giriş mekanı, diğer kenarında dışarıya açılan bir kapı için kullanılmıştır. Bu iki kapı, sağlı sollu dükkanlar arasında güzel bir sürpriz oluşturmaktadır. Medresenin kendisi, girişinin tam karşısında yer alan dershane ile tipik Osmanlı'dır. Buradaki avlu Kompleks'dekinin aksine tamamiyle kapalı mekan birimleri ile çevrilidir. Kompleks'in mekansal ve görsel kompozisyonu, içerdiği farklı mekansal şekillenmeler ile ilginç ve heyecan vericidir. Ayrıca duvarlardaki pencere boşlukları, arkadlar ve mekanların düzenlenişi, kapalı, yarı açık ve açık mekanlar arasında alanın bütünlüğünü ve güzelliğini güçlendiren bir süreklilik yaratmaktadır. Kompleks'in tasarımı, arazi seçimi, işlevsel programı, tasarım düşüncesi ve mekansal kompozisyonu ile, Osmanlı mimarının yapmak istediklerinin ideal bir modelidir denebilir. Kompleks'in, kentin hemen batı sınırlan dışında Barada Irmağı yakınına konumlandml-masının nedeni ana işlevidir. Uzun yoldan gelen kervanları dağa tırmanma güçlüğünden kurtarmak ve yolcuların gezmeleri ve alış veriş etmeleri için kente yakın olmalarını sağlamak bu işlevle bağlantılıdır. Kent sınırlan dışında yer seçmenin nedeni, kervanların dinlenmek için geniş açık alan gereksinmeleri ve kentin olağan yaşam düzeninin olumsuz etkilenmesini en aza indirmekti. Yer seçimi için kentin batısının düşünülmüş olmasının başka birtakım nedenleri de akla gelmektedir. Bunlar, Barada Irmağı batıdan doğuya aktığı için kente girmeden önce temiz suyundan yararlanabilmek, müsîüman mahallelerinin kentin batı kesiminde yer alması ve bir saray vakfı olan Kompleks'i kentin batısındaki zengin mahalleleri ile ilişki içinde görmeyi istemek gibi nedenlerdir. Basit bir işlevsel programı olan Kompleks'de onüç metre çapında tek kubbeli küçük bir cami, oniki odalı bir kervansaray, kiler ve fırını olan bir mutfak ile iki yemekhane bulunmaktaydı. Yapıldıktan kısa süre sonra medrese ile arasta eklenmiştir. Kompleks'in bir taraftan varlığını güçlü bir biçimde hissettirmesinin istenmesi söz konusu iken, kervanların dışarıda ağırlanacak olması, iklimden dolayı avluda namaz kılınabilmesi ve genelde namaz kılacakların sayısının az olacağı gerçeği karşısında yapının ölçülerinin küçük tutulması, yüksek bir anlayış ve duyarlılığın kanıtıdır. Kompleks, güneyinde dik bir yamaç olan oldukça düz bir alanda inşa edilmiştir. O tarihte İstanbul'da Süleymaniye için eğimlerin kullanıldığı bir tasarım
FULL TEXT (PDF): 
37-51

REFERENCES

References: 

AL-RIHAOUI, A. (1957) Al-Abniya Al-Athariya fi Dimashq: Dirassah wa
Tahqiq, Les Annates Archeologiques De Syrie (7) 125-134.
AL-SHIHABI, Q, (1990) Dimashq: Tareeh wa Sooar, Al-Noori Publishing Co.,
Damascus.
AL-ULABI, A. (1989) Khitat Dimashq: Dirasah Tarikhiah Shamilah, Dar Al
Tabbaa, Damascus.
ERZEN, J. (1991) Aesthetic and Aisthesis in Ottoman Art and Architecture,
Journal of Islamic Studies (2: 1) 1-24.
GABRIEL, A. (1926) Les Mosquees de Constantinople, Librairie Orientaliste
Paul Geuthner, Paris.
GOODWIN, G. (1987) A History of Ottoman Architecture, Thames and Hudson,
London.
HAKKY, R. (1992) The Ottoman Külliye between the 14th and 17th Centuries: Its
Urban Setting and Spatial Composition, Unpublished Ph.D. Dissertation,
Virginia Polytechnic and State University, Virginia.
KUBAN, D. (1976) Selimiye at Edirne: Its Genesis and An Evalution of Its Style,
IV.eme Congres International d'Art Turc, 105-111.
KURAN, A. (1968) The Mosque in Early Ottoman Architecture, The University
of Chicago Press, Chicago.
KURAN, A. (1987) Sinan, Institute of Turkish Studies, Inc., Washington.
WARREN, J. (1978) Key Monuments of Islamic Architecture: Syria, Jordan,
Israel, Lebanon, Architecture of the Islamic World, G. Mitchell, ed.
Thames and Hudson, London, 230-237.
WULZINGER, K., WATZINGER, C. (1924) Damaskus Die Islamische Stadt,
K. Toueir trans. (1982) Souriya Publishing Co., Damascus.

Thank you for copying data from http://www.arastirmax.com