You are here

Nükleer Silâhların Kullanımının Yasaklanması Sorunu

The Problem Of Prohibition On The Use Of Nuclear Weapons

Journal Name:

Publication Year:

Author NameUniversity of Author
Abstract (2. Language): 
As a result of United States’ bombing of two Japanese cities in 1945, the Soviet Union, by setting fire of a weapon competition, became the second State which has developed nuclear weapons and has global interest in the nuclear division. The general nuclear weapons are not the only risk. The September 11th incident has been increased concerns about the world’s nuclear power stations and means that could be target of the terrorists. After the Second World War, an increasing trend of proliferation of nuclear weapons have led to negotiations on the control and restrictions that would be concluded with reduction of these weapons as number. There is a fairly widespread belief that nuclear deterrence helped to maintain peace over several decades. Moreover, the employment of nuclear weapons is now envisaged - at least by some nuclear powers - not only as a last resort, but also as a way to react to any attacks committed with chemical or biological or even conventional weapons. As long as the use of nuclear weapons has not been unreservedly prohibited, the efforts to create a nuclear-weapon-free world will remain useless. This article, considering existing restrictions and applicable law on the use of weapons, intends to determine what the future works are, in order to reach this aim eventually.
Abstract (Original Language): 
A.B.D’nin 1945 yılında Japonya’nın iki kentine atom bombası atması sonucunda, Sovyetler Birligi, bir silâh yarısını atesleyerek, atom silâhlarını gelistiren ve nükleer bölünmede küresel bir menfaati olan ikinci devlet olmustur. Geleneksel nükleer silâhlar, tek tehdit degildir. 11 Eylül olayları da, teröristlerin, dünyanın nükleer güç istasyonları ve araçlarını hedef alabilecegine dair endiseleri arttırmıstır.Ikinci Dünya Savası sonrasında nükleer silâhların giderek yayılma egiliminin görülmesi üzerine, bu silâhların kontrolüne ve sınırlandırılmasına dair yapılan müzakereler, sayı olarak azalmalarına yol açmıstır. Nükleer caydırıcılık hususunun, oldukça uzun bir süredir barısın sürdürülmesine katkıda bulunduguna dair yaygın bir kanı vardır. Ayrıca, nükleer silâh kullanımı, en azından bazı nükleer güçlerce sadece son çare olarak degil, aynı zamanda dünyanın herhangi bir noktasında kimyasal, biyolojik veya hatta konvansiyonel silâhlarla yapılan bir saldırıya karsılık vermenin bir yolu olarak da dikkate alınmıstır. Nükleer silâh kullanımının, herhangi bir çekince ileri sürülmeden yasaklanmaması durumunda, dünyanın nükleer tehlikelerden tam anlamıyla arındırılması mümkün olamayacaktır. Bu yazıyla, silâh kullanımına dair mevcut sınırlama ve uygulanabilecek hukuk gözönüne alınarak, söz konusu nihai amaca ulasmak için gelecekte neler yapılabileceginin degerlendirilmesi amaçlanmıstır.
9-26