You are here

ANADOLU’DA MİLLİ MÜCADELE VE YUNAN İŞGALİ

Journal Name:

Publication Year:

Author NameUniversity of AuthorFaculty of Author
Abstract (Original Language): 
Sayın dekanım, değerli meslektaşlarım, basın mensupları ve sevgili öğrenciler; İyi ki, takdim eden arkadaşımız, özgeçmişim hakkında bir şeyler söyledi. Hatırlamakta bile güçlük çektiğim eski kitaplarımın ismini yeniden duyma fırsatı oldu. Haftanın son günü olduğu halde salonun bu denli kalabalık olması sevindirici. Teşekkür ederim. Bugün Mithat Bey’in de söylediği gibi bir sergi açtık, yorulduk. Bu nedenle olabildiğince kısa bir konuşma yapacağım. Bu konferans için seçilen başlık gerçekten çok hacimli. “Anadolu’da Milli Mücadele ve Yunan İşgali” üzerine yüzlerce yüksek lisans ve doktora tezi yapıldı. Bu kadar çok çalışılmış bir konuyu, ‘20-30 dakikada nasıl anlatabilirim’ diye düşündüm. Özgeçmişime dikkat ettiyseniz, konunun doktora tezimin konusu olduğunu hatırlarsınız. Doktora tezimi hazırlamak için altı yılımı vermiştim. Şimdi onu yarım saatte anlatmam lazım. Bu mümkün olamayacağına göre, bir seçme yapmalıyım. Hem sizin ilginizi çekebilecek kısımlarını anlatmalıyım, hem de daha önce duymadığınızı düşündüğüm kısımlarını paylaşmalıyım konunun. Soru-cevap olursa konuyu açma imkânımız da olacaktır. Anadolu’da Milli Mücadele; o halde Anadolu üzerine bir şeyler söylemem lazım. Bunu da insan faktöründen bağımsız yapmamız mümkün değil. Acaba Anadolu’da, Milli Mücadele öncesinde nasıl bir toplum yapısı vardı? Esasen bu toplumsal yapı, Osmanlı Türkiyesi’nden Cumhuriyet Türkiyesi’ne kalan sınıfsal mirastır. Cumhuriyetin 90. yılını kutladığımız bugünlerde -umarım çok uzun ömürlü olur- Osmanlı’dan hangi mirasın kaldığını öğrenmek önemlidir diye düşünüyorum. Baktığımız zaman, Anadolu’daki insanların kahır ekseriyetinin Türk/Müslüman ve köylü olduğunu görüyoruz. Kesin bir oran vermek zor ama Anadolu insanının o günlerde asgari % 90’ı köylüdür. ‘Köylü’ derken, bunları çiftçilerden özellikle ayırıyorum. Bizde toprak sahibi olanlara, toprağı özel mülk olarak tasarruf edenlere çiftçi denir. Dolayısıyla Anadolu insanı/köylüsü geçimlik ekonomi de denilen, aile ekonomisi çerçevesinde yaşıyordu. Bu nedenle yaşam, iklim ve çevresel koşullarına bağımlıydı. Toplumsal piramidin tabanında, köylüler var. Onların üzerinde bir orta sınıf var. Bu orta sınıf kendilerine özgü yaşam tarzı, müziği, sofrası, giyim-kuşamı olan Batı’daki burjuvaziden farklıdır. Bu sınıf ağırlıklı olarak büyük toprak sahipleridir; ağalar ve beylerdir. Bir de kasaba ve kentlerde esnaf ile gayrimüslimler dışındaki ticaret erbabı, bakkal, toptancı vb. var. Bunlar nüfusun herhalde % 7-8’ini oluşturuyorlardı. Toplumsal piramidin tepesinde Tanzimat döneminde filiz veren asker-sivil, Osmanlının en gözde mekteplerinden mezun veya yurt dışında eğitim görmüş, kamu görevlerinden oluşan bürokratları görüyoruz. Devlet mekanizmasını bu sınıfın elindedir. Dolayısıyla toplumsal yapı bağlamında devr-i Osmanî’den Cumhuriyete kalan miras üç katmanlı: Tabanda köylüler, arada gündelik yaşam pratikleri bakımından Batıdaki burjuva sınıfına benzemeyen ticaret erbabı, çarşı esnafı, çiftçilerden oluşan bir ara orta sınıf; tepede Tanzimat döneminden beri devleti kontrol altında tutan ve onu modernize etmek isteyen bürokrat sınıf. Bürokrat sınıfın Türkiye’de varlığını devam ettirebilmesi, ülkenin modernizasyonu ile doğrudan ilgilidir. Şöyle ki, bu sınıfın soluk alabileceği laik-parlamenter siyasal atmosfer ortaya çıkabilsin diye kullanabileceği tek araç devlettir.
963
969