Journal Name:
- Cerrahpaşa Tıp Dergisi
Key Words:
Keywords (Original Language):
Author Name | University of Author | Faculty of Author |
---|---|---|
Abstract (2. Language):
Identification of agents transmitted by the transfusion of blood and blood products and
developments in screen tests for these infections made the transfusion security contemporary, and especially by
the effect of AIDS, public attention went towards to the infections transmitted by transfusion in all countries.
Further improvements in routine present screen tests decreased especially the transmission risk of virus
infections transmitted by the transfusion of blood and blood products. Transmission risk of virus infections is not
zero against all improvements, in these days the strategy of blood banks has to reach to the zero risk. Molecular
techniques were applied to the studies of blood banks in order to decrease the window period to reach an
available shortest time for the security of donor bloods. HCV-NAT test is obligatory for the plasma products
especially in Europe but the routine use of molecular techniques related with other factors is debatable. Further
studies are needed in order to solve problems specific to the molecular techniques. Primary approach, in order to
prevent the transmitting infections by transfusion of blood and blood products and to supply the uninfected blood
with the lowest risk, is depended on performing present screen tests with a high quality standard and these
screen tests has to include all blood donations. National quality control network has to set up for this purpose.
Otherwise; well-known problems will go on and the real dimensions of problems will not known. The desire of
applying new technologies to the routine works and populist and unrealistic approaches will cost money and
cause wastefulness of resources in countries having limited resources like our country.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Kan ve kan ürünleri ile bulaşan etkenlerin
tanımlanması ve bunların taranmasında kulanılabilecek
testlerin geliştirilmesi, transfüzyon
güvenliğini gündeme getirmiştir. Özellikle
1980’li yıllarda AIDS’nin etkisiyle tüm ülkelerde
kamuoyunun dikkati transfüzyonla bulaşan
enfeksiyonlara yönelmiştir. Mevcut rutin
tarama testleriyle sağlanan ileri derecedeki gelişmeler,
kan ve kan ürünleri transfüzyonu ile
özellikle virüs enfeksiyonlarının bulaş riskini
çok azaltmıştır. Tüm bunlara karşın, bugün için
riski sıfır olmamakla birlikte kan bankacılığında
talep, sıfır risktir. Bundan dolayı, donör
kanlarının güvenliği açısından pencere döneminin
mümkün olan en kısa süreye indirilmesi
hedeflendiği için, kan bankacılığı çalışmalarına
moleküler teknoloji girmiştir. Özellikle Avrupa’da
plazma ürünlerinden elde edilen ürünlerde
zorunlu olan HCV-NAT testine karşın, diğer
etkenlerle ilişkili moleküler tanı yöntemlerinin
rutin kullanımı tartışmalıdır ve yönteme
spesifik bazı sorunların aşılması için arayışlar
devam etmektedir.
Kan ve kan ürünleri transfüzyonu ile bulaşımın
önlemesi, güvenli ve temiz kanın en az
riskle temininde ülkemizde önem verilmesi gereken
birincil yaklaşımın; mevcut tarama testlerinin
yüksek kalitede bir standartla yapılması
ve tüm kan bağışlarını kapsaması olmalıdır.
Bunun için ulusal bir kalite denetim ağının kurulması
gerekmektedir. Aksi halde bilinen sorunlar
devam edecek ve sorunların gerçek boyutları
bilinemeyecektir. Üstelik her yeni teknolojiyi
hemen rutine uygulama özentisi, popülist
ve gerçekçi olmayan yaklaşımlar zaten
kaynakları sınırlı bizim gibi ülkelerde sonuçta
rast gele kaynak savurganlığındanbaşka bir
şey getirmeyecektir.
FULL TEXT (PDF):
- 3
158-163