THE PERCEPTION OF THE OTHER IN THE TRANSLATIONS OF NURULLAH
ATAÇ AND CEVDET PERİN
Journal Name:
- Folklor/Edebiyat Dergisi
Key Words:
Keywords (Original Language):
Author Name | University of Author | Faculty of Author |
---|---|---|
Abstract (2. Language):
Language, even though it doesn’t reflect the idea and although the word only helps to
transfer the idea and even it falsifies and also it is noted that a complete translation is just
an utopian translation is a way which is opened in the confrontation of “self” with the
“other”. The merits of translation are to reveal the “other” but the “other” in translations
is sometimes marginalized and has been deleted. Whereas the completion of “the other”
with “self” is the requirement of being a “human” and a “civilized”. In the 19th century,
Friedrich Schleiermacher opens a way through the “other” in the translation theory and
he indicates that the translation based on the “other” is an “authentic” translation and
later in the 20th century, also Antoine Berman believes that a foreign should remain as
foreign within the scope of ethics of translation. Also, Nâzım Hikmet, in the Republican
period refers that “the other’s” way of thinking will be able to transferred in the texts of
translation. In this context, the effort of the translator in limbo to get “the other’s” way
of thinking won in the target language, can be seen as a third process which has been
discovered between two resisting worlds or as a common language.
This study, regarding the translation as a profession which requires research, study
and time and even the slightest mistake of translator is a subject of a criticism, it is accepted
that it is not the translator in violent torment who is a traitor but the languages and
at the same time in this translation process in which the loss in significance is inevitable
because the words live in specific climates, it reveals that the selection of words is essential
and when the meaning and the style tries to drink from the same chalice, only the meaning
or the style can quench the thirst of the meaning or the style. In this article because
of the attitude of Nurullah Ataç and Cevdet Perin to the word of “coincidence” which has
been repeated strikingly and to some “cultural” words in the novel, they haven’t reflected
the “other” in their translations. Besides, the reasons of this approach are the ideology
that the translators have adopted and the style that they have given preference.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Dil düşünceyi aktarmasa da, düşünceyi aktarmada sözcük sadece yardımcı olsa da,
hattâ yalan söylese bile, tam bir çevirinin de ham hayalden ibaret olduğu belirtilse de,
‘ben’ in ‘öteki’ ile yüzleşmesinde açılan bir yoldur. Çevirinin esası ‘öteki’yi açığa çıkarmaktır;
ancak çevirilerde ‘öteki’ bazen dışlanmış ve silinmiştir. Oysaki, ‘insan’ ve ‘medeni’
olmanın gereği ‘öteki’nin ‘ben’ ile tamamlanmasıdır. 19.yüzyılda Friedrich Schleiermacher,
çeviri kuramında ‘öteki’ ye doğru bir yol açar ve ‘öteki’ye dayanan çevirinin
‘aslına’ dayanan bir çeviri olduğunu belirtir; ardından 20.yüzyılda Antoine Berman da,
çeviri etiği kapsamında yabancının yabancı olarak kalması gerektiğine inanır. Cumhuriyet
döneminde, Nâzım Hikmet de çeviri metinlerinde ‘öteki’nin düşünme biçiminin aktarılabileceğini
ifade eder. Bu çerçevede, a’râf sâkini çevirmenin ‘öteki’nin bakış açısını
hedef dilde kazandırma çabası, direnen her iki dünyanın arasında keşfedilen üçüncü bir
süreç, ortak bir dil olarak görülebilir.
Çevirinin, araştırma, çalışma ve zaman gerektiren bir uğraş; aynı zamanda ateşten
gömlek giyen çevirmenin değil, dillerin ‘hain’ ve çevirmenin en ufak bir hatasının bile
eleştiri konusu olduğu göz önüne alınarak yapılan bu çalışma, sözcüklerin belli bir iklimde
yaşadığından anlam kaybının kaçınılmaz olduğu çeviri sürecinde, sözcük seçiminin
önemli olduğunu, bazen de anlam ve üslûbun birlikte aynı kadehten içmeye çalıştıklarında,
sadece anlamın ya da üslûbun susuzluğunu giderebileceğini göstermektedir. Bu
makalede, Nurullah Ataç ve Cevdet Perin’in bazı ‘kültürel’ sözcüklere ve romanda dikkat
çekici bir biçimde tekrarlanan ‘tesadüf’ sözcüğüne takındıkları tutumdan dolayı, çevirilerinde
‘öteki’yi yansıtmamışlardır. Bunun nedeni ise, çevirmenlerin benimsedikleri
ideoloji ve öncelik verdikleri üslûptur.
- 2