Geoffrey Chaucer’ın Melez Kadını: Canterbury Hikayelerindeki Başrahibe
Journal Name:
- Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi
Keywords (Original Language):
Author Name | University of Author | Faculty of Author |
---|---|---|
Abstract (2. Language):
Geoffrey Chaucer’s The Canterbury Tales presents pilgrims whose status in the medieval three estates is not clearly
defined. The Prioress is one of those pilgrims who experiences in-betweenness as she lives in what Bhabha terms
the “territories” (1994, p. 28) of her former and present estates, the nobility and the clergy respectively. In fact, the
members of medieval monasteries were mostly of the noble origin. Generally, it was not the choice of the members
of the nobility to enter monasteries; yet, it was the wish of their families. Thereby, most of the noble men and
women had to leave their previously secular and worldly life behind and live in full compliance with the monastic
rules which required an entirely ascetic life. Accordingly, in most cases, the noble members of monasteries had
difficulty in adjusting to monastic life which put them in between the territories of their former and present estates,
in what Bhabha terms “a third space” (1994, p. 28). As they neither completely belonged to the nobility nor to the
clergy, those nobles of monasteries lived in a third space contesting the territories of both estates. Thus, they became
medieval hybrids. Similar to her historical counterparts, Chaucer’s Prioress of noble birth can find a fixed status or
identity neither in the nobility nor in the clergy, and she has to live in between them. That is, the Prioress develops
a hybrid identity at the interface between her former and present estates. Within this context, this paper aims to
discuss Chaucer’s Prioress in The Canterbury Tales as a medieval hybrid who occupies a medieval third space on
the borders between the nobility and the clergy.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Geoffrey Chaucer’ın Canterbury Hikayeleri Ortaçağ’ın üç sınıfında yeri tam olarak belli olmayan hacıları resmeder.
Eski (soylular) ve yeni (ruhban) sınıfları arasındaki Bhabha’nın deyişiyle “alanlarda” yaşam sürdüğü için arada
kalan Başrahibe bu hacılardan biridir. Ortaçağ’da manastır mensupları genellikle soylulardan oluşurdu. Soylular
manastırlara çoğunlukla kendi tercihlerinden değil, ailelerinin istekleri doğrultusunda girerlerdi. Bu yüzden, bu
asil erkek ve kadınların çoğu laik ve dünyevi hayatlarını arkalarında bırakıp, bütünüyle dünyaya kapalı bir hayat
gerektiren manastır kuralları doğrultusunda yaşamak zorunda kalırlardı. Dolayısıyla, manastırın asil mensupları
çoğunlukla manastır hayatına ayak uydurmakta zorluk çekerler ve Bhabha’nın “üçüncü alan” olarak tanımladığı
eski ve yeni sınıflarının arasında yaşamak zorunda bırakılırlardı. Tam anlamıyla ne soylu nede ruhban sınıfına ait
olmayan manastırın bu soylu mensupları iki sınıfında alanlarını kapsayan üçüncü bir alanda yaşayarak Ortaçağın
melez bireylerine dönüştüler. Tarihteki emsallerine benzer bir şekilde, kendine ne soylular nede ruhban sınıfında kabul gören bir konum ya da kimlik bulamayan Chaucer’ın asil kökenli Başrahibeside bu iki sınıfın arasındaki
alanlarda yaşamak zorunda kalır. Başka bir deyişle, Başrahibe eski ve yeni sınıflarının arasındaki alanlarda melez
bir kimlik geliştirir. Bütün bu bilgiler ışığında, bu makale Chaucer’ın Canterbury Hikayeleri’ndeki Başrahibesini
Ortaçağın soylu ve ruhban sınıfları arasında “üçüncü alanda” yaşayan melez bir kimlik olarak ele almaktadır.
- 2