From his Doctoral Thesis to The Fall: Evil through Albert Camus’s Eyes
Journal Name:
- Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi
Key Words:
Keywords (Original Language):
Author Name | University of Author | Faculty of Author |
---|---|---|
Abstract (2. Language):
The purpose of this essay is to examine from Albert Camus’s point of view, the problem of evil, as it keeps evolving
throughout his works. First appearing in his doctoral thesis entitled Christian Metaphysics and Neoplatonism,
and reaching its culmination in his last complete novel, The Fall, evil remains as an ever-disturbing problem for
Camus. The essay touches on several of Camus’s works on the problem of evil, but it keeps its focus on the two
of his works mentioned above, namely, The Fall and his doctoral thesis.Camus scrutinizes evil by questioning its
sources. When he considers the sources, he thinks it is almost impossible to posit the idea with the benevolent
Christian God. What is more, being an atheist, he does not believe that God exists. These make him turn to other
possible sources, and the second concept within which he searches for evil is the absurd. However, it does not
take him long to place the absurd among values and not consider it as evil. The reason is that despite the fact that
the absurd appears, at first glance, to be sheer meaninglessness, and thus, a kind of end, Camus can see that it is
in fact a new beginning. It provides man with new energy and enthusiasm to start over and to furnish life with
meaning and values of his own. What, then, generates evil? Camus states that evil comes from two sources: death
and man. These two sources are closely related and should be considered together. He claims that death is a
constant source of horror for man since it is unavoidable. It steals from man his future, makes life look futile and
leaves no room for hope. Man, the second source, harbours evil in his heart. His fear of death may make him use
any kind of malignancy in order to fight against it—a case we see in Clamence, the main character in The Fall. In
addition to searching for its sources, Camus discusses whether man can evade evil or whether he is doomed to be
subjugated by it. He also looks for ways of overcoming it—if there happens to be any. The essay attempts both to
call attention to Camus’s approach to evil and bring to light and give due emphasis to his doctoral thesis, which,
so far, has remained almost untouched.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Bu yazının amacı, Albert Camus’nün yapıtlarında sürekli yer alan ve giderek gelişen ‘kötülük’ kavramını
Camus’nün bakış açısından incelemektir. Camus kötülükten hep rahatsızlık duymuş, konuyu Hıristiyan Metafiziği
ve Yeniplatonculuk başlıklı doktora tezinde ele almaya başlamış ve tamamlanmış son romanı Düşüş’te bu konudaki
görüşlerini en derin biçimiyle okuyucuya sunmuştur. Bu yazıda Camus’nün farklı yapıtlarına da değinilmekle
birlikte, doktora tezi ve Düşüş’e odaklanılmıştır. Camus öncelikle kötülüğün kaynağını bulmak ister. Konuyu
dinsel yönden düşündüğünde kötülüğün Tanrı’dan gelemeyeceğini belirtir çünkü merhametli bir tanrıda kötülüğün de bulunması bir çelişki yaratmaktadır. Zaten Camus de bir ateist olarak Tanrı’ya inanmadığı için kaynağı başka
yerlerde aramayı uygun bulur ve bu kez ‘uyumsuz’un kötülüğe neden olup olamayacağını düşünür. Ancak, bu
düşünceden kısa sürede vazgeçer çünkü uyumsuzun bir değer olduğunu, baştan yaşamı amaçsız ve boş kılan bir
sonmuş gibi görünse de, temelde yaşama anlam katan, insanın kendi değerlerini kendisinin bulmasını sağlayan
yeni bir başlangıç olduğunu belirtir. O halde, kötülük nereden gelmektedir? Camus’ye göre, kötülüğün iki kaynağı
vardır: Ölüm ve insan. Bu iki kaynak birbiriyle iç içe geçmiş olduğundan, bir arada değerlendirilmelidir. Ölüm,
kaçınılmaz oluşu nedeniyle, aslında bir korku ve dehşet kaynağıdır. İnsandan geleceğini çalar, onu umutsuzluk
içinde bırakır. Kötülüğün ikinci kaynağı ise insandır; kötülüğü yüreğinde gizler ve ölümün saldığı dehşete karşı
koyabilmek için her türlüsünü ortaya çıkarıp kullanmakta tereddüt etmez. Düşüş’ün kahramanı Clamence buna
iyi bir örnektir. Bu yazı, Camus’nün kötülük kaynaklarının neler olduğunu incelemenin yanısıra, Camus’ye göre
insanın kötülükten kaçıp kaçamayacağını, kötülüğe boyun eğmek zorunda olup olmadığını ve—varsa—kötülüğü
yenmenin yollarının neler olabileceğini de işlemekte, bir yandan Camus’nün yapıtlarındaki kötülük kavramının
niteliğine ışık tutmayı, diğer yandan da, Camus’nün günümüze dek neredeyse hiç el atılmamış olan doktora tezine
dikkatleri çekmeyi istemektedir.
FULL TEXT (PDF):
- 1