Basic Belief Differences In Islamic World And Their Effects On Social Peace
Journal Name:
- Hikmet Yurdu Düşünce - Yorum Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi
Key Words:
Keywords (Original Language):
Author Name |
---|
Abstract (2. Language):
Ahl as-sunna considered the matter of imama as a matter of
practice. Believing that an error or mistake does not harm the belief,
they claim that the khalifa can make a mistake and he be tried equally
just like his rival. They unanimously accepted that belief is an act of
the heart, and it is not demolished because of a deficiency in practice.
They also abstain from declaring ahl al-kıbla as disbelievers and have
avoided the probable danger because of the discord among Muslims.
Considering imama as a divine rank like nubuvvat, the Shiite
claimed that the imams are infallible. The Imamiye Shiite, who alienated
the administration due to the expectation of Mahdi’s honouring
the world, gave up that tradition after Humaynî’s coming to power.
After coming to power in Iran, the Shitic scholars united the divine
and political authority. As the Shitic scholars have been discredited in
this period because of politicization and as many irregularities have
occurred in the application of Valayat-ı fakih theory since Humeyni’s
death, they have had to adopt some amendments.
The Vahhabite, who based their opinions on Ibn Abdulvahhab’s,
set out for reformist aims but spoiled the present unity
among Muslims. Seizing weapons against Muslims, they followed the
Haricite only to become the most popular source supported by violence
in Islamic World. They legitimised killing Muslims declaring
them disbelievers and polytheists who supported the innovations, for
they interpreted bidat (innovations) in the widest frame and considered
some subsidiary subjects as basic dogmatic ones declaring the
Muslims as ahl al-bida.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Ehl-i Sünnet âlimleri, imâmet meselesini amelî bir konu olarak
görmektedirler. Onlara göre imanın gerçekleşmesi için “kalbin tasdiki”
yeterli olup, ameldeki bir eksiklikten dolayı iman yok olmaz. Bu
sebeple Sünnî ulemâ, büyük günah işleyen bir Müslüman’ı tekfir etmekten
uzak durarak Müslümanlar arasındaki anlaşmazlıkların tehlikeli
boyutlara ulaşmasına mani olmuştur.
İktidarın imamların hakkı olduğuna inanan ve bunun için
asırlarca Mehdi’nin gelmesini bekleyen Şîa, Humeyni ile birlikte
İran’da iktidara el koyarak siyasi ve dinî otoriteyi birleştirmiştir. “Velayet-
i fakih” şeklinde ifade edilen bu yeni uygulama, İmâmiyye
Şîa’sının geleneğinde bulunmadığından; Şiîler arasında görüş ayrılıklarına
sebep olmuştur. Bu süreçte Şiî ulemâ kendini siyasi kargaşanın
içine çektiğinden politize olup itibar kaybetmiştir.
Vehhâbîler ise, ıslahatçı bir gaye ile yola çıktıklarını iddia ettikleri
halde çok geçmeden sosyal barışı ve birliği bozmuşlardır.
Vehhâbîlik, Müslümanlara karşı silaha sarılmayı meşru görerek Haricîliğin
yolundan gitmiş ve İslam dünyasında şiddetin beslendiği en
önemli kaynak haline gelmiştir. Bidati, oldukça geniş yorumlayan
Vehhâbîler, dinî olmayan birçok hususu dinden kabul edip, bidat sahibi
kabul ettikleri Müslümanları küfür ve şirke nispet ederek onların
öldürülmesini meşru görmüşlerdir.
FULL TEXT (PDF):
- 8
147 – 172