The Relationship between Post-Voiding Residual Urine Existance and Urinary Tract Infections
Journal Name:
- İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi
Keywords (Original Language):
Author Name | University of Author | Faculty of Author |
---|---|---|
Abstract (2. Language):
Objectives: The relationship between post-voiding residual urine volume (PVR) and urinary tract (UTI) infection is
unclear. We researched PVR as a risk factor for UTI and we also investigated effects of obstructive urine flow rate,
pyuria and cystitis like symptoms on urinary culture (UC) results.
Material Methods: The study included 139 patients, mean age being 55.4 (range 25-78) years, without neurological
anomalies, history of indwelling catheterization, endourologic intervention and clean intermittant catheterization.
Fourteen patients were diabetic. Patients were asked for cystitis like symptoms; including disuria, suprapubic pain,
pollakuria, urgency. Uroflowmetry was perfomed to all patients. The amount of PVR was measured with bladder
scan immediate after voiding. Urine analysis and UC were made for all patients. The limit values of residual volume
were considered as 50 ml (Group 1) and 100 ml (Group 2) and relation with positive UC, pyuria and cystitis like
symptoms were researched in both groups.
Results: There were no statistical differences between PVR, positive UC, obstructive flow rate, cystitis like
symptoms and pyuria (p>0.05) in both groups. UC was positive in 22.2% and 3.6% in patients with and without
piyuria, respectively (p=0.004). In diabetic group there was no relation between these parameters and UC.
Conclusions: Although we used different residual urine value limit in our study, there was no relation between PVR
and positive UC, on the other hand we determined relationship between pyuria and positive UC.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Amaç: Miksiyon sonunda mesanede kalan rezidüel idrarla, üriner enfeksiyon sıklığı arasındaki ilişki net değildir.
Postmiksiyonel rezidüel idrar (PRİ), obstrüktif işeme paterni, pyüri ve sistitizm semptomları varlığı gibi faktörlerin
idrar kültürü (İK) sonuçlarına olan etkisini araştırdık.
Gereç ve Yöntem: Çalışmaya, nörolojik hastalığı, enstrümantal girişim hikayesi, yakın zamanda sonda takılma
hikayesi olmayan ve temiz aralıklı kateterizasyon yapmayan yaşları 25 ile 78 arasında (ortalama 55,4 yıl) olan 139
hasta dahil edildi. Hastaların 14'ü diabetikti. Hastalar dizüri, suprapubik ağrı, pollaküri, urgency gibi interstisyel sistit
semptomları açısından sorgulandı. Tüm hastalara üroflowmetri yapıldı. İşeme sonrası mesanede kalan idrar miktarı
bladder scan ile tespit edilerek rezidüel idrar varlığı ve miktarı kaydedildi. Tüm hastaların tam idrar tetkiki (TİT) ve
orta akım idrarıyla yapılan İK sonuçları kaydedildi. Rezidü idrar varlığı için sınır değerler 50 ml (Grup 1) ve 100 ml
(Grup 2) olacak şekilde belirlendi ve İK (+) liği, piyüri ve sistitizm semptomları ile ilişkileri araştırıldı.
Bulgular: Grup 1 ve Grup 2 de PRİ ile İK (+) liği, arasında istatistiksel açıdan anlamlı bir ilişki saptanmadı (P>0,05).
Her iki grupta da obstrüktif akım hızı, sistitizm semptomları, TİT de piyüri varlığı ile rezidü idrar varlığı arasında bir
korelasyon saptanmadı. TİT'i normal olanlarda %3,6 İK (+) liği varken, piyürisi olanlarda bu oran %22,2 olarak
bulundu (P=0,004). Diyabeti olan grupta PRİ varlığı ile İK (+)'liği, sistitizim bulguları ve piyüri açısından bir fark
tespit edilmedi.
Sonuçlar: Çalışmamızda farklı limit değerler kullanılmasına rağmen PRİ ile İK (+) liği arasında bir ilişki saptamazken,
pyüri ile İK (+) liği arasında anlamlı bir ilişki olduğunu saptadık.
FULL TEXT (PDF):
- 2
81-84