You are here

JOHN LOCKE'UN BİREY ANLAYIŞININ FELSEFESİ TEMELLERİ

Journal Name:

Publication Year:

Author NameUniversity of AuthorFaculty of Author
Abstract (Original Language): 
Aydınlanma felsefesi, insanın düşünce planında skolastik önyargılara başkaldırısı, gelenek ve otoriteye karşı çıkışı, aklı hayatının klavuzu yapışı, yaşayış ve kültür olarak birey durumuna gelişi çağını ifade eder. Avrupa'da Aydınlanma, burada ortaya konulması gerekmeyen birkaç aşamada gerçekleşti. İngiliz Aydınlanması, dolayısıyle 18. yüzyıl Aydınlanmasının kurucusu olan John Locke rasyonalizmin egemen olduğu düşünce atmosferinde yetişti. Descartes ile skolastik dogmaların yerini akla terkedişi süreci başlamıştı. Ancak, akıl, başlıbaşma bütün bilgi problemlerini çözemediğinden, Locke* un çevresinde hazır bulduğu rasyonalizm dogmalarla kucaklaşmış konstrüktif bir felsefe durumundaydı. Düşüncelerini bu felsefeye karşı, hatta bu felsefeye tepki olarak geliştiren Locke, metafiziğe itibar etmemiş, spekülatif açıklamalardan olanak ölçüsünde kaçınmıştı. Düşünürün bu eğilimi «İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme» (An Essay Concerning Human Understanding) adlı eserinin ilk iki kitabında çok açık şekilde görülebilir. Locke, insanın evreni açıklamada araştırmalarını belli sınırlar içinde yaptığı, bunların ötesindeki spekülasyonların faydasız olduğu görüşündedir. Bu görüş açısı, epistemolojide, bilgi objesinin en dolaysız araçlarla kavranması çabasını doğurmuştur. İnsanlığın bilgi dünyasının bütününde bu dolaysız ilişki olanaksız olduğundan, Locke'un felsefesi parçalı bir yapı durumuna gelmiştir. Daha açık bir ifadeyle belirtirsek, Locke, ampirizmi esas almış, ancak bunu felsefesinin bütününde uygulayamamıştır. Birincil önemi felsefesinin iç tutarlılığına vermemekle, Locke, Russel'in belirttiği gibi, pratik insan ve sağduyuya yakın bir felsefe yapmıştır.
559-586