Journal Name:
- İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası
Author Name | University of Author |
---|---|
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Bugün iki önemli kavramı konuşacağız: özgürlük ve güvenlik. Bu iki kavram adeta birbiri ile çelişir gibi karşı karşıya konulmakla, birini öbürüne tercih etme durumunda mı kalmaktayız? Ama biz hem özgür olmayı, hem de güven içinde yaşamayı istemekteyiz.
Çağdaş toplumda birey için en önemli varlığı özgürlüğüdür. Halbuki insanlar tarihten günümüze hep özgürlüklerini kaybederek gelmişlerdir. Özgürlüğün toplumsal sınırları olduğu ilkesi uygarlığın en belirgin ilkesi olarak gösterilmektedir. Şu da muhakkaktır ki güvensiz bir ortamda özgür olmaya olanak bulunmamaktadır.
Nitekim, insanlar toplu halde yaşadıkları ilk günden itibaren güvenliklerini sağlamaya çalışmışlardır. Canlarını, beden bütünlüklerini, sevdiklerini ve mallarını güven içinde tutmaya çaba göstermişler, bunun için çeşitli araç ve yöntemler geliştirmişlerdir. Hukuk devletinde bu güvenliğin başlıca aracı bugün hukuktur. Gerçekten de, özgürlüğün de güvenliğin de kaynağı hukuktur. Zaten her ikisi de insan hakları olarak hem uluslararası konvansiyonlarda hem de anayasalarda koruma altına alınmış haklardır: Yaşam hakkı, beden bütünlüğü, ifade özgürlüğü, özel yaşamın gizliliği, konut dokunulmazlığı gibi. Günümüzde ayrıca yeni bazı haklar da tanınmakta ve korunmaktadır:
1. Farklı olma hakkı
2. İnsan gücünün küreselleşmesi, yani gıdanın, güvenli ve insani koşulların bulunduğu her yerde çalışabilme olanağı. Pazarların uluslararası hareketliliği gibi bireylerin de sınır ötesi çalışabilme hakkı küreselleşmenin bir sonucu olarak gerçekleşecektir.
FULL TEXT (PDF):
105-110