Journal Name:
- İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası
Author Name | University of Author | Faculty of Author |
---|---|---|
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Çağımızda artık çevre sorunlarının sadece yerel veya ulusal bir sorun olarak algılanamayacağı, aksine bütün toplumları etkileyen küresel nitelikte bir olgu olduğu anlaşılmıştır. Çevresel sorunların büyüklüğü, karmaşıklığı ve çok boyutluluğu karşısında, ulusal alanda yürütülen politikalar bu sorunların çözümünde tek başına yeterli görülmemiş, çevrenin korunması için uluslararası alanda sıkı bir işbirliğinin zorunluluğu kavranmıştır. Çevrenin korunması hususunda yaşanan bu paradigma değişikliği, çevresel değerlerin birçok uluslararası hukuk metnine girişini sağlayarak çevrenin uluslararası zeminde korunmasının hukuki temelini atmıştır. Çevrenin korunması bu bağlamda, yaklaşık otuz beş yıldan beri uluslararası hukukun en önemli düzenleme alanlarından biri haline gelmiştir. Bu gelişmeler, uluslararası çevre hukuku ismi altında yeni bir hukuk dalının oluşumunu hızlandırmıştır.
Uluslararası çevre hukukunun ortaya çıkmasına temel teşkil eden faktörler, birçok bakımdan çeşitlilik arz etmektedir. Günümüzde her ne kadar haklı olarak küresel bir çevre krizinden söz edilse de, sadece belli çevresel sorunların doğaları gereği küresel nitelik taşıdığını belirtmek gerekir. Global nitelikteki bu çevresel sorunların başında, küresel ısınma, ozon tabakasının tahribi ve biyolojik çeşitliliğin azalması gelmektedir. Yağmur ormanlarının tahribi ve çölleşme de, her ne kadar sadece belli bazı ülkeleri ilgilendiren sorunlar olarak görünse de, bunlar esasında küresel nitelikte sonuçlar doğuracak tarzda çevresel sorunlardır. Bunun yanı sıra, sımraşan çevresel etkiler doğuran faaliyetlerin, ilgili faaliyetlerin yürütüldüğü devlet ve bu faaliyetlerden kaynaklanan olumsuz etkilere maruz kalan devletler arasında bir işbirliğini gerekli kılması, bu tür faaliyetlerin uluslararası çevre hukukuna konu olmasını sağlamıştır. Sımraşan niteliklerinden dolayı su ve hava, bu tür faaliyetlerden zarar görebilecek çevresel unsurların başında gelmektedir. Tehlikeli atık ve maddelerin sımraşan taşımını da, aynı şekilde kaynak ülkenin hudutları dışında geniş çapta çevresel sonuçlar doğurabilecek niteliğe sahiptir. Ayrıca, devletlerin hakimiyet alanları dışındaki bölgelerde (açık denizler, kutuplar v.s.) vuku bulan çevresel tahribatların da global nitelikte çevresel sorunlar doğurabileceğini ifade etmek gerekir. Ulusal düzeyde alman tedbirler, her ne kadar uluslararası niteliği haiz bu çevresel sorunların çözümünde büyük önem taşısa da, tek başına yeterli değildir. Zira devletlerin egemenliği ilkesi gereği, devletlerin bu tür sorunların çözümüne yönelik yürüteceği tedbirlerin uygulanabileceği alan, ilgili devletin ulusal hudutları ile sınırlıdır. Ulusal sınırları aşan çevresel sorunların çözümü bu bağlamda, ilgili devletlerin uluslararası alanda işbirliği ile gerekli düzenlemeleri hazırlayarak, uluslararası hukukun sunduğu imkânların devreye sokulmasını gerekli kılmaktadır.
İnsanoğlunun yaşamını sürdürebileceği doğal bir çevrenin tüm işlevselliği ile korunması ve sımraşan çevresel tahribatların önlenmesi hedefleri, uluslararası çevre hukukunun ortaya çıkmasında her ne kadar belirleyici bir rol üstlenmişse de, günümüzde hızlı bir şekilde devam eden (ekonomik) küreselleşme sürecinin de uluslararası çevre hukukunun oluşumuna önemli katkılar sunduğunu belirtmek gerekir. Çevrenin korunmasına yönelik önlemlerin ekonomik açıdan bir maliyetinin olduğu düşünüldüğünde, çevrenin korunmasına ilişkin tedbirlerin yalnızca bazı devletlerin ulusal hukukunda yer almasının bu devletlerin uluslararası ticarette mağdur duruma düşmelerine neden olacağı açıktır. Zira çevrenin korunması konusunda ilgili tedbirlere yer vermeyen ülkeler, bu tedbirlerden kaynaklanan ekonomik bir yük yüklenmediklerinden, bu tedbirlerin ele alındığı ülkelere göre uluslararası ticarette daha iyi bir konumda bulunacaktır. Bu tarz durumlar ise, uluslararası ticarette rekabetin ihlali sonucunu doğuracak niteliktedir. Bu tür rekabet ihlallerine mahal vermemek için, uluslararası işbirliği yoluyla ulusal çevre koruma standartlarının uyumlulaştırılması şarttır. Diğer yandan, küreselleşmenin bir sonucu olarak malların ve hizmetlerin uluslararası naklinin neden olduğu çevresel kirliliğinin hızlı bir şekilde artmasının da, uluslararası çevre hukukunun gelişiminde etkili olduğunu ifade etmek gerekir.
FULL TEXT (PDF):
- 1
83-114