NUCLEAR POWER BALANCE IN THE INTERNATIONAL SYSTEM: IRAN’S NUCLEAR PROGRAM AND TURKEY’S ROLE IN THE CONTEXT OF RECENT TERM TURKISH FOREIGN POLICY
Journal Name:
- The Journal of Academic Social Science Studies
Keywords (Original Language):
Author Name | University of Author | Faculty of Author |
---|---|---|
Abstract (2. Language):
It has been accepted as a prestige and ascendancy tool and become an important element of deterrence for countries to have nuclear weapons which terminated the Word War II and used only two times on people. However, as the numbers of countries which have nuclear weapons ascend, the precaution has been taken to restrict and prohibit nuclear weapons.
Iran has become one of the countries which have an increasing interest in nuclear activities. Until Islamic Revolution occured, under the Shah regime, Iran acted in cooperation with Western in nuclear issues as in any field, but Ahmadinejad's administration, having a hardness manner and anti-Western point of view, followed a different way in nuclear activities. Will the intense interest of Iran's nuclear activities be used for the production of nuclear energy or obtain nuclear weapons? The answer of this question will have vital importance not only for Iran but also for Turkey, all Western and Southwestern Asia countries.
Iran, accused by Western countries of having attempts to produce nuclear weapons, says that its only aim is to produce nuclear energy for peaceful purposes by denying all charges. The expressions of Iran, perceives threat especially from United States, Israel and some western countries, have not been taken very seriously by international community. Iran's interest to high costly nuclear activities also strengthens this thesis because it is one of the less energy-dependent countries in the region.
The inspections of nuclear activities of Iran and to pull it to the reconciliation area are critically important in constructed international conjuncture. It’s a well known reality that Turkey and other Southwestern Asia countries extensively suffered from the twice invasion of Iraq by United States. Turkey, abstaining an invasion to Iran for its nuclear activities, has through its weigh about the issue and has tried to take the sides to a reconciliation area as an effective regional power with its proactive, conciliatory and dialogue-based new foreign policy. The concrete developments have been seen with a series of performances made by Brazil and Turkey in a mediation manner and than Iran has adopted a conciliatory approach including swap. But it’s evaluated that this issue will engage the agenda long-term due to sanctions adopted by United Nations and the European Union against Iran and developments after sanction decision.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
İkinci Dünya Savaşı’nı sonlandıran ve günümüze kadar sadece iki kez insanlar üzerinde kullanılan nükleer silahlara sahip olmak, ülkeler açısından bir prestij ve üstünlük aracı olarak kabul edilmiş ve caydırıcılığın en temel öğelerinden birisi olmuştur. Fakat nükleer silahların ve bu silahlara sahip olan ülkelerin sayısı arttıkça, nükleer silahlarla ilgili sınırlayıcı ve engelleyici tedbirler de geliştirilmeye çalışılmıştır.
Nükleer faaliyetlere karşı ilgisi artan ülkelerden biri de İran olmuştur. Şah yönetimindeki İran, İslam Devrimi’ne kadar geçen sürede, her alanda olduğu gibi nükleer ilişkilerde de Batılı ülkelerle işbirliği içerisinde hareket etmiş fakat Ahmedinejad yönetimi, sertlik yanlısı ve Batı karşıtı tavırlarıyla nükleer faaliyetlere karşı farklı bir yöntem izlemiştir. İran’ın nükleer faaliyetlere yönelik bu yoğun ilgisi, nükleer enerji üretimi için mi yoksa nükleer silah elde etmek için mi kullanılacaktır? Bu sorunun cevabı sadece İran için değil, başta Türkiye olmak üzere, tüm Batılı ve Güneybatı Asyalı ülkeler için de hayati öneme sahip olacaktır.
Batılı ülkeler tarafından nükleer silah üretme girişimlerinde bulunmakla suçlanan İran ise tüm bu eleştirileri reddederek, amacının sadece barışçıl amaçlı nükleer enerji üretmek olduğunu söylemektedir. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri, İsrail ve bazı Batılı ülkelerden tehdit algılayan İran’ın bu söylemleri ise uluslararası kamuoyu tarafından pek ciddiye alınmamaktadır. Bölge devletleri içerisinde enerji ihtiyacı en az devletlerden biri olan İran’ın, yüksek maliyetli nükleer faaliyetlere aşırı ilgi göstermesi de bu tezi güçlendirmektedir.
Oluşan uluslararası konjonktürde, nükleer faaliyetlerinin denetimi ve İran’ın uzlaşı zeminine çekilmesi büyük önem taşımaktadır. Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’ı iki defa işgal etmesi neticesinde, Türkiye’nin ve tüm Güneybatı Asya ülkelerinin büyük zararlar gördüğü bilinen bir gerçektir. Nükleer faaliyetleri yüzünden İran’a yapılacak olası bir müdahaleden çekinen Türkiye ise etkili bir bölgesel güç olarak duruma ağırlığını koymuş, son dönem dış politikasında görülen pro-aktif, uzlaşmacı ve diyaloga dayalı tavrıyla tarafları anlaşma zeminine çekmeye çalışmıştır. Brezilya ve Türkiye’nin arabulucuğuyla yapılan bir dizi çalışma ve antlaşmalarla somut gelişmeler yaşanmış, İran takas da dâhil olmak üzere pek çok noktada uzlaşmacı bir yaklaşım benimsemiştir. Fakat Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği tarafından İran’a yönelik benimsenen yaptırım kararları ve sonrası yaşanan gelişmeler, bu konunun uluslararası kamuoyunun gündemini daha uzun süre meşgul edeceğinin işareti olarak görülmektedir.
FULL TEXT (PDF):
- 5
693-717