POSITION OF OWNER OCCUPANCY IN TURKEY AND THE NETHERLANDS: A DESCRIPTIVE STUDY
Journal Name:
- Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dergisi
Keywords (Original Language):
Abstract (2. Language):
Housing is a significant part of economic life, and is an important policy
issue of governments and of a particular industrial sector that affects both
governments and individuals. As stated by Harsman and Quigley (1991; 1):
“All developed countries have a housing problem of some form, and all
nations, regardless of their orientation towards free markets or central
planning, have adopted a variety of housing policies. The production,
consumption, distribution, and location of dwellings are controlled,
regulated and subsidized in complex ways. In fact, compared to other
economic commodities, housing is perhaps the most tightly regulated of all
consumer goods. ”
As a result of these differing housing policies in the countries, distinctly
different housing systems have emerged. The studies of Esping Andersen
(1990), Barlow and Duncan (1994) and Kemeny (1981) are the most cited
of the many available, categorizing housing systems according to different
criteria, and the Netherlands has been one of the most studied countries,
being representative of a welfare renter society with a high level of
government intervention. Turkey was originally included only in the study
of Donnison (1967), who categorized the country as “embryonic” in terms
of its housing system. In Table 1, Turkey (in italics) is included with a
personal interpretation.
According to the following studies, the Turkish housing system can be
categorized as “embryonic” and “rudimentary”, while the Dutch housing
system is “comprehensive” and “social democrat”.
Turkey and the Netherlands stand almost at the opposite ends regarding
their housing systems. These categorizations implicitly provide information
on how the housing systems of the two countries are: Turkish housing
system lacks central administration and policy development whereas in the
Netherlands an extensive housing policy has been developed. Such policy differences involve implicit decisions of governments on tenure types and
inevitably favour one tenure type over another. Turkey is characterized as
a home owning society whereas the Netherlands is known with its post
WWII public rented sector development and management.
In this paper, position of owner occupation with respect to non-owner
occupation is analysed in the two countries. It is argued that housing
policies implemented so far would have created tenure disparities and a
comparative study of Turkey and the Netherlands as distinct cases, would
reveal tenure discrepancies successfully. It is challenging to explore the
position of owner occupancy and non-owner occupancy regarding ‘the
parts’ that constitute ‘the whole’. Such a comparison would necessitate
the two components of the population and the stock (owners- non
owners comparison and owner occupied- non -owner-occupied dwellings
comparisons). Therefore, it is relevant to include both household and
housing characteristics in search for explanations of positions of owner
occupation with respect to non-owner occupation in the two countries.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Konut politikaları, hanehalkı seçimlerini ve dolayısı ile mülkyet deseninin
oluşmasını etkiler. Farklı ülkelerde uygulanan farklı konut politikaları
sonucu farklı mülkiyet desenleri oluşur. Türkiye’de ulusal konut
polikası çok başarılı şekilde oluşturulamamış ve genelde serbest piyasa
mekanizması konut sorununa çözüm üretmiştir. Kentsel alanlardaki %
64’lük ev sahipliği oranı Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında oldukça
yüksektir. Sosyal kiralık konut politikası Türkiye’de hiç uygulanmamıştır.
Hollanda ise özellikle II. Dünya Savaşı sonrası geliştirdiği merkezi konut
politikası ile yaygın bir kamu kiralık sektörün oluşmasını sağlayabilmiştir.
Son dönemlerde ev sahipliğinin özendirilmesi ile %56’ya varan bir ev
sahipliği oranı elde edilmiştir.
Bu makalede, konut sistemlerindeki farkların mülkiyet tiplerinin her
iki ülkedeki konumunu etkilediği iddiası ile, Türkiye ve Hollanda
konut sistemlerindeki ev sahipliği mülkiyet tipi incelenmiştir. Ev sahibi
olmayanlarla karşılaştırmalı yapılan bu çalışmada, “konut stoku” ve
“hanehalkı” özellikleri mülkiyet tipinin iki temel bileşeni olarak ele
alınmıştır. Türkiye için TÜİK 2003 Hanehalkı Bütçe Anketi ham verileri,
Hollanda için ise 2002 Hanehalkı Konut Talebi anketi ham verileri
kullanılmıştır.
Hollanda’da yaygın bir kamu kiralık sektörün varlığı, ev sahibi olmak ve
olmamak arasında büyük fiziksel farkların oluşmasına neden olmuştur.
Hollanda konut stokunun Türkiye’ye göre daha çeşitlenmiş ve hanehalkı
özelliklerini gözetir bir şekilde yapılaştığı görülmüştür. Ev sahibi olmak
Hollanda’da daha az oda sayısı, daha küçük konut birimleri ile ilişkili iken,
Türkiye’de ev sahiplerinin oturduğu konutlar ile diğerleri arasında büyük
farklar bulunmamıştır. Türkiye’de de ev sahiplerini oturduğu konutlar
daha büyük ve daha çok odaya sahiptir. Ancak, Türkiye’de mülkiyete bağlı
belirgin fiziksel bir ayrım Hollanda’ya göre daha azdır.
Daha çok devlet müdahalesiyle oluşan Hollanda konut stokunun aksine
Türkiye’de özel girişimciler ortalama hanehalkı özelliklerini temel almış
ve küçük ve büyük konut birimleri üretmede çok başarılı olamamışlardır.
Türkiye gibi sadece özel kiralık sektörün var olduğu sistemlerde ev sahibi
olmak ve olmamak arasındaki fiziksel farklar görece az olabilir. Ancak,
sadece özel sektöre bağlı bir kiralık sektör Türkiye için çeşitlenmemiş bir
konut stoku oluşmasına ve azınlıkta olan tek kişilik hanehalkları ya da
tek anneden oluşan hanehalkları gibi farklı konut tüketim ihtiyaçları olan
grupların da çoğunlukla benzer konut ve mülkiyet seçimleri yapması
zorunlu hale gelmiştir.
Türkiye’de baskın bir merkezi konut politikasının olmayışı yüzünden,
özel müteahhit ve yapımcılar konut ihtiyacının çözülmesinde ortalama
hanehalkı özelliklerini temel almış, böylece talebi artırma yolu seçilmiştir.
Diğer yandan, bu piyasa döngüsünde kendine yer bulamayan alt gelir
grupları yasal olmayan yollara başvurarak gecekondu yoluyla konut
ihtiyaçlarını karşılamıştır. Bu alanlardaki yasal problemler, temel altyapı
eksiklikleri, sağlıksız yaşam koşulları ve zamanla tamamen spekülatif
rant elde etme sürecine dönüşmüş olmasına rağmen gecekondu, bir çok
gelişmiş ülkenin en önemli sorunlarından biri olan evsizlerin Türkiye’de
oluşmasını engellemiştir denebilir.
Konut politikaları açısından bakıldığında, Hollanda’da katı devlet
müdahalesinin varlığı mülkiyet seçimini bireylerin kendilerinden önce
devlet tarafından yapıldığını göstermiştir. Belirli bir mülkiyet tipini belirli
bir hanehalkı özelliğiyle (örneğin büyük hanehalkları) ilişkilendirerek,
devletin kendisi mülkiyetler arasında ayrılık yaratmış olmaktadır.
Hanehalkı özellikleri açısından Türkiye’deki ev sahipleri incelendiğinde,
tüm hanehalkı sorumlusu yaş grupları ve hanehalkı büyüklüğü grupları
için ev sahipliğinin baskın mülkiyet tipi olduğu bulunmuştur. Tek istisna
hanehalkı sorumlusu yaşı 30’dan az olan hanehalklarıdır. Hollanda’da ise,
hanehalkı durumundaki değişikliklere göre mülkiyet seçimi değişmektedir
denebilir. Tek kişilik hanehalklarında, 61’den yaşlı hanehalklarında, küçük
ve büyük hanehalklarında (1 ve 8’den büyük olanlar) en yaygın mülkiyet
türü ev sahipliği değildir. bu durum, Türkiye’de var olan ev sahipliğinin
esiri olma probleminin (hemen her tür hanehalkı evresinde yüksek ev
sahipliği oranı, ve bir kez ev sahibi olduktan sonra kiracılığa dönüşün cok
rastlanılmaması) Hollanda’da çok geçerli olmadığını işaret etmektedir.
Kentsel alanlarda yapılan bu çalışmada, Türkiye için hanehalkı
özelliklerinden büyüklük ve hanehalkı sorumlusu yaşı ile ev sahibi
olmak arasında pozitif bir ilişki olduğu bulunmuştur. Ancak, hanehalkı
tipi ve çocukların varlığı gibi hanehalkı evreleri benzer pozitif ilişkiyi
göstermemiştir. Hollanda’da ise, hanehalkı yaşam döngüsündeki olayları
dolaylı olarak takip edebileceğimiz “hanehalkı tipi” değişkeni ev sahipliği
için en açıklayıcı etmen olarak bulunmuştur: Tek yaşayan hanehalkları ile
ev sahibi olmamak, çocuklu çiftler ile ev sahibi olmak daha çok ilişkilidir.
Hollanda’da mülkiyet tipi hanehalkında gerçekleşen değişimlere göre
tercih edilirken, Türkiye’de hemen her evrede ev sahipliği baskın olarak
bulunmuştur. Sonuç olarak, farklı konut sistemleri ve uygulanan konut politikaları
farklı konut tüketim desenlerinin ve konut stoku oluşmasına neden
olmaktadır. Bu makale, konut ve hanehalkı özelliklerinin karşılaştırması
ile bir mülkiyet tipinin farklı konut politikalarına göre nasıl şekillendiğini
göstermiştir.
FULL TEXT (PDF):
- 2
157-180