You are here

MESLEK OLARAK MİMARLIĞIN TEMEL ÇELİŞKİLERİ ÜZERİNE...

ON THE FUNDAMENTAL DILEMMAS OF ARCHITECTUREAS- PROFESSION...*

Journal Name:

Publication Year:

Author Name
Abstract (2. Language): 
The problem of architectural legitimation is a very ancient one, the main question being: what is it that architects and architecture have to offer in the way of knowledge and expertise which sets them apart from say, builders, surveyors or engineers and indeed, the public at large? (P. Dickens, "The Hut and the Machine: Towards a Social Theory of Architecture", Architectural Design, n. 1-2, 1981, p. 20). Just as "men wore clothes before there were any tailors", physicians, architects etc. have existed -at least since Hippocrates and Imhotep long before explicit claims to a 'professional' status were made and institutional recognition searched. Furthermore, the idea behind professionalism goes back to the enlightenment when traditional forms of authority like the Church, the Guild etc. were challenged by secular reason and meritocracy was presented as an alternative to aristocracy in the aspiration for power. So what is marked by the 19th. century is not the birth of professions themselves, but a redefinition of professionalism within the context of a market oriented society and the birth of a corresponding discourse expressed in institutions, speech, addresses, writings, publications etc.
Abstract (Original Language): 
Ondokuzuncu yüzyılın büyük toplumsal dönüşümü ve pazar mekanizması etrafında yeniden örgütlenişi sırasında, meslek modeli de bütün kurumsal göstergeleriyle birlikte (meslek örgütleri, eğitim kurumlan, yayın organları, lisans ve denetim yasaları gibi) ortaya çıkar. Meslekler, benzeri görülmemiş bir büyüme, kentleşme ve endüstrileşmenin getirdiği toplumsal çalkantı ve çevre sorunlarına çare bulmayı vaadetmektedir. Mesleki söylemi haklılaştıran iki araç vardır: bir yanda mesleki bilgi/uzmanlık/rasyonellik, diğer yanda ise sınıflar ve çıkarlar üstü olma iddiasındaki meslek ideolojisi—ki birincisi mühendisliği, ikincisi de tıp ve hukuku meslek modelinin en tipik örnekleri yapmıştır. İşte mimarlık da ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından itibaren meslekleşme sürecine girmiş, kurumsal Örgütlenmesini tamamlamış ve iktidar, otorite, ayrıcalık talepleriyle meslek modeline sarılmıştır. Ne var ki, mimarlığın, her ikisi de farklı biçimlerde meslek modeline ters düşen "sanat" ve "ticaret" boyutlarını içermesi, bu iki uç arasında gerilmiş özgün statüsü, ideal anlamda bir meslek olabilmesini olanaksız kılmıştır. Meslek olarak mimarlık, her zaman için toplam inşa faliyeti içinde marjinal kalmış; sanatsal ve ölçülemez yönleriyle her zaman öğretilmesi, test edilmesi ve nesnel formüllere bağlanması güç olmuş; Öte yandan da müşteri ve pazara olan bağımlılığı ile, özellikle tıp ve hukukta ifade bulan meslek ideolojisi ile çelişmiştir. Mimarlığın bu özgün statüsü onu bir yanda tekelci ve teknokratik bir bilim/meslek ideolojisinden, Öte yanda da resim ya da heykel misali bir özgür sanat modelinden ayırmaktadır ki, gerek bilim ideolojisinin, gerekse de 'sanat için sanat'm ayrı ayrı sorgulandığı çağdaş dünyada, mimarlığın en güçlü yanını bu Özgün konum oluşturmaktadır.
FULL TEXT (PDF): 
51-66

REFERENCES

References: 

BANNISTER, Turpin

Thank you for copying data from http://www.arastirmax.com