PLACE, CRAFT AND THE AMBIGUITY OF HIGH-TECH
Journal Name:
- Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dergisi
Keywords (Original Language):
Author Name |
---|
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Bu yazı, endüstriyel malzemeler ve parlak renkler kullanarak teknolojik bir estetik
sergileyen her yapının kolayca "High-Tech" kategorisine sokulup bir stil
meselesine indirgenmesinin eleştirisinden yola çıkmaktadır. Günümüz mimarlık
ortamında bu stilistik bakış açısı öylesine hakimdir ki, kimileri buna bir tepki
olarak "High-Tech"i sadece rasyonellik ve ekonomiklik düzeyinde tanımlayıp
estetik boyutu tümüyle red ederken, kimileri de özellikle bu boyutu alkışlayıp,
AMBIGUITY OF HIGH-TECH (METU JFA 1988) 159
teknolojinin estetize edilmesini, post-modern ortamın bir başarısı olarak
görmektedir. Sonuçta her ikisi de "High-Tech"in gerçek mimari potensiyelini,
mekân ve işçilik açısından gösterebileceği çeşitlilikleri irdelemekte yetersiz
kalmaktadır.
Herşeyden önce, fiziksel ve kültürel çevresiyle bütünleşmiş, anlamlı bir mimarinin,
bir ileri ya da basit teknoloji meselesi olmadığı, teknolojik açıdan aynı oranda
"High-Tech" sayılabilecek iki yapının, çevreye ve doğaya karşı birbirinin tam tersi
bir felsefi tutum içinde olabileceği yadsınamaz. Yazıda bu nokta örneklerle
açıklanmaktadır, öte yandan "High-Tech"in tamamen endüstriyel bir süreç
sonunda ortaya çıktığı, standard ve fabrika yapımı parçaların montajından ibaret
olduğu genel kanısı da yanıltıcı olmakta, yaratıcı bir mimarın elinde "High-Tech "in
bir zenaat olabileceği göz ardı edilmektedir. Yazıda, "High-Tech" görünümlü
pek çok yapının aslında tek tek tasarlanmış çok özel detayları içerdiği, bu sürecin,
vidalama, kaynaklama vb. geleneksel ötesi yetenek ve işçiliğe bizzat inşaat
sırasında gerek duyduğu örneklerle belirtilmektedir. Nihayet, "High-Tech"in
sadece havaalanı, stadyum, fabrika gibi çok büyük ve kompleks programlar için
geçerli olduğu yargısı da sorgulanmakta, geleneksel olmayan malzeme ve
teknolojilerle çalışmanın gerektirdiği bilgi ve becerinin, pekâlâ mimarların ufku
dahilinde yavaş yavaş gelişen deneysel ve yaratıcı bir program olabileceği öne
sürülmektedir.
Sonuçta vurgulanmasına çalışılan nokta, "High-Tech"in ne bir "kozmetik"
problem, ne de sadece bir mühendislik meselesi olmadığı, mekân, ışık, detay
vb. gibi mimarları en yakından ilgilendiren kavramlarla ele alındığında, geleneksel
olarak ahşap, taş, tuğla vb.de aradığımız mimari kaliteleri belki de çelikte,
sentetik malzemelerde ve alışılmışın dışındaki strüktürlerde bulabileceğimiz
düşüncesidir. Mimari kavramlarımız çoğu kez geleneksel malzemeler ve yapı
yöntemleriyle sınırlı olduğundan, bu pek kolay değildir ama hem önümüze
sereceği yeni olanaklar açısından, hem de yaratıcı ve dönüştürücü bir mimari
tavır olarak ciddi biçimde ele alınmaya değer.
FULL TEXT (PDF):
- 2
153-160