You are here

Annemarie Schimmel'in Tasavvuf Kültüründeki Yeri

Journal Name:

Publication Year:

Author NameUniversity of AuthorFaculty of Author
Abstract (Original Language): 
Annemarie Schimmel'in Tasavvuf Kültüründeki Yeri isimli bu eser, rahmetli arkadaşım ve meslektaşım Şule Bilman'ın, 2002-2004 yılları arasında Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde Prof. Dr. Mustafa Kara danışmanlığında hazırlamış olduğu Yüksek Lisans tezinin, kıymet bilir yakın dostlarının -ve elbette Mustafa Yıldırım hocamızın- himmetleriyle kitap haline getirilmesinden meydana gelmiştir. Esas itibariyle, XX. yüzyıl tasavvuf çalışmalarının en önemli sıması Annemarie Schimmel'in bu sahaya katkılarını ele almaktadır. Giriş, üç bölüm ve sonuçtan oluşan kitabın birinci bölümü, oryantalizm kavramı, oryantalizmin tarihi seyri, oryantalistlerin tasavvufa bakışı ve tasavvufla ilgili yaptıkları bazı çalışmaların zikredilmesine ayrılmıştır. Batı'daki akademik tasavvuf araştırmalarının tarihinin bizden çok daha öncelere dayandığı malumumuzdur. XIX. ve XX. asırlar Batı'nın, dünya dinlerine ve özellikle de dinlerin mistik muhtevasına yöneldikleri bir dönemdir ve oryantalistlerin çalışmaları içinde tasavvuf çok önemli bir sahayı işgal etmektedir. Niyetleri ne olursa olsun, geçtiğimiz iki yüzyılda oryantalistler, Dr., DE Ü İlahiyat Fakültesi, Tasavvuf Anabilim Dalı. 129 • Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği |p dil konusundaki vuküfiyetleri ve yoğun uğraşları neticesinde telif, tercüme ve tahkik türünden pek çok eseri ilim alemine kazandırmışlardır. Louis Massignon, Reynold A. Nicholson, Arthur J. Arberry, Henry Corbin ve Margeret Smith tasavvufla ilgili çalışmalarıyla tanınan oryantalistlerin en önde gelenleri arasında sayılmaktadır. Bunlara 2003 yılında vefat eden, Türklerin "Cemile Bacı"sı Annemarie Schimmel'i de ayrıca ilave etmemiz gerekmektedir. Kitabın ikinci bölümünde Schimmel'in hayatı, ilmi şahsiyeti ve eserleri söz konusu edilmiş, bir çok ülke tarafından kendisine takdim edilmiş ödüller ile kitap ve makalelerinin bir dökümü verilmeye çalışılmıştır. 1922 yılında Almanya'da dünyaya gelen Schimmel, çocukluk çağlarından itibaren Doğu'ya, onun değerlerine, masallarına, İslâm kültürüne ve süfi dervişlerine karşı aşk derecesinde bir ilgi duymaya başlamıştır. Daha sonra Arapça, Farsça ve Türkçe de öğrenerek bu ilgisini akademik araştırmalarıyla sürdürmüştür. Ondaki bu aşk ve şevk, bitmek tükenmek bilmeyen bir çalışma azmiyle de birleşince bigane kalınamaz eserler ortaya çıkmıştır. Onun ilki 1942 yılında olmak üzere -ki Schimmel bu sırada henüz yirmi yaşındadır-yayımlanan kitaplarının sayısı bile yüzün üzerindedir. Bu eserlerin içeriği ise felsefeden edebiyata, dinler tarihinden tasavvufa kadar geniş bir yelpazeyi içine almaktadır. Annemarie Schimmel, "İslâm'ın Mistik boyutları" diye nitelendirdiği tasavvufu, başlı başına "İslâmî bir olgu" olarak kabul edip ele alan önemli bir kişidir. Belki onun kendine özgü bir tasavvuf kuramı ya da felsefesi yoktur, fakat hem Doğu hem de Batı düşüncesini iyi bilmesi, onu meselelere kolayca nüfüz edebilen ve çok kıymetli mukayeseler yapabilen bir araştırmacı kılmıştır. Schimmel tasavvufu, tasavvufun ve süfılerin diliyle anlatmayı bilen, edebi zevki çok yüksek ender yazarlardan biridir. Şule Bilman'ın eserinin üçüncü ve son bölümü, onun bu yönünü irdelemektedir. Bu bölümde, öncelikle Schimmel'in İslamiyet, Hz. Muhammed, Kur'an-ı Kerim, İslam Sanatı, Şiir, Kadın, Türk Kültürü ve Politika ilgili fikirlerine kısaca değinilmiş, ardından onun tasavvufa bakışı ve tasavvuf kültüründeki yeri ele alınmıştır. Burada onun tasavvuf tanımlarına, tasavvufun menşei ile ilgili tartışmalara, Rabiatü'l-Adeviyye, Hallac-ı Mansür, Mevlana, Yünus Emre ve Muhammed İkbal gibi süfi şahsiyetlere ve tasavvuftaki harf simgeciliğine dair görüşlerine yer verilmiş ve genel bir değerlendirmede bulunulmuştur. Schimmel'e göre tasavvuf, engin ve çok yönlü bir olgudur. Bundan dolayı İslam'ın bu derüni boyutuyla ilgili konuşmak ve yazmak çok zor bir iştir. O, bu konudaki görüşlerini şöyle ifade etmektedir: "Tasavvuf veya İslâm gizemciliği hakkında yakmak, neredeyse olanaksız bir iştir. Da- • 130 Sûfî Araştırmaları -Sufi Studies | SAYI 1 • ha ilk adımda, yüksek sıradağlar çıkıyor insanın karşısına; daha sonra da, hiçbir hedefe ulaş-tırmayacakmış gibi görünen daha zorlu bir yola koyuluyor araştırıcı. Iran tasavvuf şiirinin gül bahçelerinde durup orada kalabilir veya devam edip teo^ofik kurguların buzlu tepelerine erişmeye çalışabilirsiniz'popülervelî tapımlarının engebesi^dü^lüklerineyerleşebilir veya devenizi tasavvufun, Allah 'ın ve dünyanın doğasına ilişkin kuramsal söylemlerin sonsuz çöllerine doğru sürebilirsiniz; ya da bütün bunların yerine, kuşluk vaktinin gün ışığıyla yıkanmış veya akşam serinliğinin mor sislerine boyanmış yüce dorukların güzelliğine vara vara manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Her halükârda yalnızca birkaç seçkin kişi, efsanevî kuş Sîmurg'un yaşadığı KafDağı'na ulaşacak ve onun zaten kendiiçlerinde olduğunu anlayacaklardır"" Schimmel'in tasavvufun menşei ile ilgili şu sözleri, onun ideoloji merkezli bir oryantalist anlayıştan uzak olduğunu açıkça göstermektedir: "Tasavvuf, bir yeniçağ hareketi ya da herhangi bir ezpterik hareket veya her dinin özünde bulunan 'mistik' denilen o boyutun bir başka adı değildir. Tarihsel etkileşimler yadsınamaz ancak, tasavvuf tamamen Islâmî bir olgudur. Kaynağı, islâm inançları ve maneviyâtıdır"" Schimmel'in büyük mutasavvıf Mevlânâ'ya ve Mesneviye olan aşkı ve hayranlığı çok ileri bir boyuttadır. O, Mesneviyi binbir renk ihtiva eden bir halıya benzetmekte ve VII/XIII. yüzyılın ortasına kadar İslam tasavvuf tarihinde ortaya çıkan bütün fikirlerin ve cereyanların hemen her birinin aksinin bu eserde bulunabileceğini söylemektedir: "Allah 'la insan arasındaki derin şahsî münâsebet; eski zâhidlerin haşr u neşri düşündükleri zaman hissettikleri korku ve ruhânî titreyiş; âşıkla ma'şûk arasındaki söze gelmeyen şirin yakınlık; imam Gazâlî'nin gösterdiğimu'tedil necâtyolu; Ahmed Gazâlî'nin geliştirdiği en süptil aşk felsefesi; Bâyezi'd-i Bestâmî'nin ilâhî yokluğa uçan hayalleri; Mansür Hallâc'ın ölümü özleyişi ve aşkın kemâli; neoplatonizmin, rühun ezelî kaynağına dönmesine dair teorileri, tasavvufta ne varsa, Mevlânâ'nın eserine akmış. Öyle ki her okuyan, her şârih kendinin tercih ettiği nazariyelere uygungelen beyitler seçip onlardan bir sistem kurmaya imkân bulmuştur"" Netice itibariyle bu çalışma, Batı dünyasında oluşmuş tüm önyargılara rağmen, ömrünü İslam'ı ve onun değerlerini objektif olarak anlayıp anlatmaya harcayan Annemarie Schimmel'in hayatını, eserlerini ve tasavvufa ilişkin görüşlerini derli toplu bir şekilde bizlere sunmaktadır. Kitap, bu yönüyle Türkiye'de bir ilktir.1 Şule Bilman'ın çalışmasını hazırlarken sadece yazılı kaynaklarla yetinmeyip, bizzat Schimmel'le tanışıklığı olan ve onunla teşrîk-i mesaide bulunan kişilerle görüşüp onlardan da istifade etmesi bu kitabın değerini arttırmaktadır. Ayrıca yazarın uslübunun sadeliği ve akıcılığı, meseleleri açık seçik bir dille anlatmadaki becerisi kitabın kısa sürede, sıkılmadan okunabilmesini sağlamaktadır. Schimmel'in hayatından ve fikirlerinden bahseden ve eserlerinin bir listesini verip, bunları tanıtmaya çalışan Farsça bir kitabı burada zikretmek, ilgilileri için faydalı olacaktır. Bkz. Hüseyin Handak Abadî, Efsânehân-ı İtfân: NigâM be Endîşe, Asâr u Efkâr-ı Prof. Annemarie Schimmel, İntişarat-ı Müessese-i Tevsia-i Daniş ve Pejüheş-i İran, Tahran, 1381. 131 • Mevlânâ Düşüncesi Araştırmaları Derneği |p Sonuçta bize düşen, hem bu kitabı kaleme alan hem de hakkında bu kitabın kaleme alındığı iki merhümeye de Allah'tan rahmet dilemek ve yaptıkları hizmetlerin sadaka-i cariye kapsamında değerlendirilmesini Yüce Allah'tan niyaz etmektir. •
129-132

Translated Author: