Associations of Histopathology and Clinical Findings in Immunoglobulin A Nephropathy
Journal Name:
- Türk Nefroloji, Diyaliz ve Transplantasyon Dergisi
Keywords (Original Language):
Abstract (2. Language):
Immunoglobulin A nephropathy (IgAN) is one of the most common primary renal parenchymal diseases. In this study, 21 accessible Ig AN patients from a total of 47 had a follow-up evaluation over an average of 25±17 months.
It seems there was no correlation between the severity of haematuria and the disease progress. At the time of definitive diagnosis, 38% of the patients had high systemic blood pressure. No correlation between hypertension and serum urea or serum creatinine levels or disease progression were observed at the end of foilow-up period. Significantly elevated serum creatinine concentrations were found in 9%. There was also no definite relationship between proteinuria and filtration rate. No significant association was noted between the histopathological findings and renal function tests.
In our country, Berger's disease should be considered in the differential diagnosis of primary glomerulopathies and accurate diagnosis of Ig AN requires immunofluorescein microscopic analysis in addition to light microscopy. The use of clinical, laboratory and histopathological parameters for the prediction of the disease is still controversial, since the progression of Ig AN is quite slow. Due to this slow rate of disease progression, treatment efficacy over the long term and renal prognosis still remain to be elucidated.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Immünglobülin A nefropatisi (lg AN) en sık görülen primer renal pa-rankimal hastalıklardan biridir. Çalışmamadaki 47 IgAN vakasından ulaşılabilen 2Ti, ortalama 25 ±17 aylık bir süre sonra tekrar klinik ve labo-ratuvar kontrolünden geçirilmiştir.
Hastalığın en sık karşılaşılan bulgusu olan hematürinin ciddiyeti ile hastalığın progresyonu arasında bir ilişki gözükmemektedir. Tanı evresinde kan basıncı yüksekliği %38 oranında bulunmuştur. Hipertansiyonu kontrol süreci sonunda üre ve kreatinin değerlerinin progresyonuyla bir ilişkisi saplanmamıştır. İleri evre vakalarda kreatinin yüksekliği %9 oranında bulunmuştur. Vakaların proteinüri düzeyleri ile böbrek fonksiyonunda bozulma arasında bir ilişkisi bulunmamıştır. Biyopsi örneklerinin ışık mikroskopik evreleme değerlen ile kontrol çalışması yapılan vakalarda, süre ve kreatinin değerlerine yansıyan ilişkiler görülmemektedir.
Memleketimizde primer renal parankimal hastalıkların ayırıcı tanısında Berger hastalığının varlığı dikkate alınmalıdır. Bu bağlamda eğer böbrek biyopsisi ile tanıya gidilecekse, ışık nıikroskopisi yanında immünoflo-resan çalışması da yapılmalıdır. Hastalığın oldukça yavaş seyidi olması gerek klinik ve laboratuvar, gerek histolojik progresyon izleme parametrelerinin değerini göstermek bakımından tartışmalı sonuçlar vermektedir. Tek merkezli çalışmalarla izlem süresi ve vaka sayısı yönünden yetersizlik olacağı için. ulusal nefroloji derneklerince bu vakaların takibini sağlayacak protokollerin geliştirilmesinin yararlı olacağı düşünülmektedir.
FULL TEXT (PDF):
- 2
91-95