CAPTOPRIL RENAL SCINTIGRAPHY
Journal Name:
- Türk Nefroloji, Diyaliz ve Transplantasyon Dergisi
Author Name | University of Author | Faculty of Author |
---|---|---|
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Renal arter stenozu (RAS), renal arterin ya da onun major dallarının daralması sonucu oluşmaktadır. Renovasküler hipertansiyon (RVHT), renal arter stenozuna bağlı olarak kan başmandaki artmadır.
RAS, her zaman RVHT oluşturacak düzeyde renal arteriyal hipoperfüzyona neden olmayabilir. Aslında, RAS RVHT'dan daha sık bir durumdur ve prevalansı yaşla artmaktadır (1,2). Otopsi ve arteriyografî serilerinde hastaların %30-%50'sinde orta ve şiddetli derecelerde RAS'na rastlanmış ve prevalansın yaşla beraber arttığı saptanmıştır (2-6). RVHT seçilmemiş hipertansiflerde %0,5'ten daha az oranda, seçilmiş populasyonda ise %45 oranında görülmektedir (7,8). Genel olarak hipertansiyon, populasyonun %20'sini etkileyen bir durumdur. Hipertansiyon vakalarının büyük kısmını esansiyel hipertansiyonlular oluşturmaktadır. RVHT ise hipertansif hastaların oldukça az bir bölümünde mevcuttur (9).
RAS ve persistan hipertansiyon arasındaki ilişki ilk olarak yarım yüzyıl kadar önce Goldblatt ve arkadaşları tarafından keşfedilmiştir. Araştırıcılar, renal artere klip koyarak deneysel olarak renal iskemi oluşturmuşlar, bunun persistan hipertansiyona neden olduğunu ve klipin kaldırılmasıyla da hipertansiyonun düzeldiğini görmüşlerdir (10).
RAS zamanında tespit edilmez ise renal fonksiyonda ve renal parankimde kayba yol açabilecek önemli bir durumdur (1,2,11). RVHT gelişmiş olan hastaların erken tanısı sayesinde böbrek fonksiyonlarında bozukluk gelişmeden önce, bir revaskülarizasyon tekniği ile hipertansiyon kontrol altına alınabilir ve tedavi edilebilir (12). Bu hastaların erken tespiti için klinik şüphe indeksleri doktora yön vermekte ve tanı için dakikalık intravenöz piyelografı
(IVP), plazma renin aktivitesi tayini, kaptoprilli renal sintigrafı, renal vende renin düzeyi tayini, intra venöz digital subtraksiyon anjiyografı (IVDSA), dubleks sonografı, magnetik rezonans görüntüleme (MRG), selektif anjiyografı tetkiklerinden yararlanılmaktadır (1,2,13).
Renal arteriyografî, RAS için altın standart olmakla beraber invaziv ve pahalı bir yöntemdir. Ayrıca, arteriyografî sadece renal arterdeki darlığı göstermektedir. Ancak, asıl önemli olan bu darlığın fizyolojik anlamlılığı yani renin-anjiyotensin sisteminin aktive olup olmadığını göstermektir. Bu ise fizyolojik görüntüleme yötemleri ile mümkündür. Kaptoprilli renal sintigrafı ise RVHT'u değerlendirmek için oldukça yararlı olabilen non-invaziv bir yöntemdir. Bu incelemede bir anjiyotensin converting enzim inhibitörü (ACEI) olan kaptopril verilmekte ve o böbrekte önceden oluşmuş olan renin-anjiyotensin-2 kompansasyon mekanizması ortadan kaldırılmak suretiyle bazal çalışmaya göre böbrek fonksiyonlarında bir değişiklik olup olmadığı değerlendirilmektedir (9,12-16).
Bu yöntem, ilk olarak 1983 yılında çocuklarda RAS tespiti için kullanılmak üzere önerilmiştir (16). Bundan sonra, bu konuda pek çok çalışma yapılmış ve 99">Tc-DTPA, n'l-hippuran, 99mTc-MAG3 gibi maddelerin biyolojik aktiviteleri ile ACEİ'lerinin fizyolojik etkileri birleştirilerek RAS ve RVHT tanısı açısından non-invaziv metodlar geliştirilmiştir.
Bu tetkik için yaygın olarak "Kaptopril Sintigrafısi" ya da "Kaptoprilli Renografı" başlıkları kullanılsa da enalapril veya diğer ACEİ'leri ile uygulanan formları da mevcuttur (14).
FULL TEXT (PDF):
- 2
59-65