EPISTEMOLOGICAL DILEMMA OF MODERN CONSCIOUSNESS
AS RATIONALISM AND EMPIRICISM IN THE CONTEXT OF
DESCARTES AND BACON
Journal Name:
- Turkish Studies
Keywords (Original Language):
Author Name |
---|
Abstract (2. Language):
In classical philosophy, truth is independent from human
knowledge and it transcends human mind. Therefore the classical belief
of truth has created an organic universe idea. The humanist
assumptions that have emerged with the Renaissance have led to
questioning the transcendence of truth and the claim of the unity of the
universe, and it has caused a search for a new reference point for truth.
With Modern philosophy, the subject is taken as the new reference point
for new cosmos understanding. For this reason, the way to follow the
truth has been left to the mental capacities of the subject. However, this
confident trust to subject’s reason has also brought skeptical questions
about the possibilities of reaching the truth. Modern philosophy has
developed two different methods as a response to this epistemological
argument that emerged after the Renaissance. These are rationalism and
empiricism. Founder of Rationalism Rene Descartes describes the a
posteriori knowledge obtained with the senses as misleading. On the
other hand Francis Bacon likens the idea of a priori knowledge of abstract
reasoning to the theater idols in his idol teachings. For this reason Bacon
describes the method of rationalism that Descartes founded with
mathematical principles as metaphysical and speculative. For Bacon,
knowledge is a power with its a posteriori nature. By means of
empiricism, knowledge will move away from its theoretical character and
become practical. Subject-based modern epistemology which developed
as an attempt to find the truth by two different methods has laid the
foundations of the Enlightenment philosophy that questions the
possibilities of the knowledge of truth. The epistemological conflict that
began between Descartes and Bacon continued as far as Immanuel Kant,
and modern consciousness was also the beginning of the epistemological
alienation process.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Klasik felsefede hakikat, insan bilgisinden bağımsız ve insan zihnini aşan nitelikte olmasından dolayı organik bir evren yaratmıştır. Rönesans ile birlikte ortaya çıkan hümanist kabuller, hakikatin aşkınlığı ve evrenin bütünlüğü iddialarının sorgulanmasına, hakikat için yeni bir referans noktası aranmasına neden olmuştur. Modern felsefe ile birlikte özne yeni kozmosun referansı kabul edilirken hakikate dair izlenecek yol da artık kaçınılmaz olarak öznenin zihinsel yetilerine bırakılmıştır. Akla duyulan bu güven, hakikate ulaşılabileceğine dair septik sorgulamaları da beraberinde getirmiştir. Modern felsefe Rönesans sonrası ortaya çıkan bu epistemolojik krize cevap vermek gayesiyle iki farklı yöntem geliştirmiştir. Bu yöntemler rasyonalizm ve ampirizmdir. Rasyonalizmin kurucusu Rene Descartes duyularla elde edilen a posteriori bilgiyi yanıltıcı olarak nitelendirerek eleştirmiştir. Öte yandan Francis Bacon soyut aklın a priori bilgisini idol öğretisinde yer bulan tiyatro idollerine benzetmiştir. Bu nedenle Bacon, Descartes’ın matematik ilkeleri ile kurmuş olduğu rasyonalizm öğretisini metafizik ve spekülatif olarak nitelendirmiştir. Bacon için bilgi bir güç olarak a posteriori niteliktedir ve ampirizm sayesinde teorik niteliğinden sıyrılarak pratik olana yönelmelidir. İki farklı yöntem ile hakikati bulma girişimi olarak gelişen modern epistemoloji, hakikate dair bilginin imkânlarının sorgulanacağı Aydınlanma felsefesinin temellerini atmıştır. Descartes ve Bacon tarafından öne sürülen iki yöntem arasında başlayan bu çatışma, Immanuel Kant’a kadar devam ederek modern bilincin epistemolojik yabancılaşma sürecinin de başlangıcı olmuştur.
FULL TEXT (PDF):
- 31