ANALYSIS OF CONCEPTUAL AND PERCEPTUAL PROCESSING OF LITERARY OF ALIENATION IN NAUSEA BY JEAN-PAUL SARTRE
Journal Name:
- Turkish Studies
Keywords (Original Language):
Author Name | University of Author |
---|---|
Abstract (2. Language):
In this work where a phlosophical thought is told and explained,
Jean Paul Sartre states his phlosophic views by means of protagonist
Roquentin. Roquentin lives in a world that is not understood by him
and he, bevilderedly, observes how the urban bourgeoisie cant perceive
the reflections of the reality.
Taking care of his thoughts to be clear, Jean Paul Sartre used a
plain tongue and paid attention to his style to be cognisable. This is thegeneral characteristic of that period.Authors made a point of being
apparent intellectually in literary language
The basic idea of the novel is that the hero of the work Roquentin
is in a constant anxiety and demoralization. This is such a state of
distress that led our hero to analyze the situation and try to understand
the process. He decides to define this anxiety,he felt, as nausea and
realizes that he does not recognize the status of this nausea.According
to him nausea is being revolted at everything and and a state of
alienation.Increasing state of nausea,in time, is an alienation from the
objects, the society,self-precense,women and finally the world.
In this study we examined the sense of alienation in Jean Paul
Sartre’s Nausea under four sub-headings. Examining the personality of
the Protagonist Rocquentin we probed that how he alienated from the
objects, the society, himself and the women and we came to a
conclusion. In this context,we stated that alienation is one of the most
important social problems of our time and these problems cause
psychic deterioration that arise through the confliction of the old
culturel values and the new habitudes.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Felsefi bir düşüncenin anlatımı ve açıklaması yapılan bu eserde,
Jean Paul Sartre, eserde baş kahraman olan Roquentin aracılığıyla
felsefi görüşlerini ifade etmektedir. Roquentin anlamlandıramadığı bir
dünyada yaşamaktadır ve şehir burjuvazisinin gerçeğin yansımalarını
nasıl algılayamadıklarını şaşkınlıkla izlemektedir.
Jean Paul Sartre fikirsel açıdan düşüncelerinin anlaşılır olmasına
özen göstererek, fikirlerini ifade ederken yalın bir dil kullanmış,
uslubunun anlaşılır olmasına dikkat etmiştir. Bu, o dönemin genel
özelliğidir. Yazarlar, yirminci yüzyılda yazın dilinde fikirsel açıdan
anlaşılır olamaya özen göstermişlerdir.,
Romanın temel düşüncesi eserin kahramanı olan Roquentin ‘in
sürekli bir kaygı halinde ve moral bozukluğu içinde olmasıdır. Bu
durum öyle bir sıkıntı halidir ki kahramanımızı bu durumu tahlil etme
ve anlamaya çalışma sürecine itmiştir. Hissettiği bu kaygı halini bulantı
olarak tanımlamaya karar verir ve bu bunlantı durumunu
tanımlayamadığının farkına varır. Ona göre bulantı herşeyden iğrenme
ve bir yabancılaşma durumudur. Zamanla ilerleyen bulantı hali
kendisini nesneler karşısında, toplum karşısında, kendi varlığına,
kadına, nihayetinde dünyaya yabancılaşma halidir.Bu çalışmada, Jean Paul Sartre’ın Bulantı adlı eserinde dört alt
başlıkta yabancılaşma duygusunu inçeledik. Başkahramanımız olan
Roquentin’in kişliğini inceledikten sonra nesnelere, topluma, kendisine
ve kadına nasıl yabancılaştığını irdeledik ve sonuca vardık. Bu
doğrultuda yabancılaşmanın çağımızın en önemli sosyal sorunlarından
biri olduğunu ve bu sorunların da eski kültürel değerlerin ve yeni
alışkanlıkların çatışmasıyla ortaya cıkan toplumsal bir psişik
bozulmaya neden olduğunu saptadık.
FULL TEXT (PDF):
- 3
307-317