Comparison of Tc 99m MIBI scintomammography, mammography and ultrasonography in detection of breast carcinoma
Journal Name:
- Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi
Keywords (Original Language):
Author Name | University of Author | Faculty of Author |
---|---|---|
Abstract (2. Language):
However breast carcinoma is the most common neoplasm found among women, improvements in diagnostic and therapeutic methods decreased the mortality rates. Although, mammography and ultrasonography are the most widely used methods for screening and diagnosing breast cancer; images of benign and malignant lesions can be similar in both methods and frequently result in negative biopsies. It is important to reduce the negative result ratios by using non-invasive diagnostic methods. por this purpose scintomammography and PET scanning methods by using different radionuclides can be perform. The aim of this study was to compare the specificity and sensitivity of mammography, ultrasonography and Technetium-99m- hexakis-2-methoxy-isobutyl-isonitrile (Tc-99m MIBI) scintomammography methods in patients with palpable breast mass in detection of benign and malignant lesions retrospectively. A total 84 patients (mean age of 49.63+11.33 years) with palpable breast masses were studied. Mammography, ultrasonography and Tc-99m MIBI scintomammography were performed to all patients. Histopathological examination revealed malignancy in 30 patients and benign disease in 54 patients. In the detection of malignancy; sensitivity and specificity of scintomammography, mammography and ultrasonography were 93% and 91%, 83% and 85%, 87% and 89% respectively. Using a combination of three tests, the combined sensitivity and specificity was increased to 97% and 96%. In conclusion scintomammography might be a complementary method for suspicious lesions in mammography and ultrasonography in deciding which lesions require a biopsy.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Meme kanseri tüm dünya kadınları arasında en sık görülen kanser türü olmakla birlikte bu hastalığa bağlı mortalite oranı, erken tanı ve tedavideki gelişmeler sayesinde azalmıştır. Mamografi ve ultrasonografi meme kanseri taraması ve tanısında en sık kullanılan görüntüleme yöntemleri olmasına karşın her iki yöntemde de benign ve malign lezyonlar benzer görünümde olabilmekte ve bu da gereksiz fazla sayıda negatif biyopsi alınmasına sebep olmaktadır. Non-invaziv yöntemler kullanılarak, biyopsiden yararlanabilecek hastaların seçimi ve negatif sonuçlu biyopsi sayısının azaltılması önemlidir. Bu amaçla çeşitli radyonüklidler kullanılarak meme sintigrafisi ve pozitron emisyon tomografi yöntemleri uygulanmaktadır. Bu çalışmada memede ele gelen kitle nedeniyle kliniklere başvuran hastaların lezyonlarının benign, malign ayrımında mamografi, ultrasonografi ve Technetium-99m- hexakis-2-methoxy-isobutyl-isonitrile (Tc-99m MIBI) ile yapılan meme sintigrafisi bulguları retrospektif olarak değerlendirilmiş ve etkinliklerinin karşılaştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla biyopsi sonuçları mevcut olan 84 olgunun (yaş ortalaması 49.63+11.33 yıl) mamografi, ultrasonografi ve Tc-99m MIBI meme sintigrafisi sonuçları değerlendirildi. Elli dört hastanın histopatolojik incelemesi benign, 30 hastanın malign olarak tespit edildi. Meme sintigrafisinde malignite için sensitivite %93, spesifite %91, mamografide sensitivite %83, spesifite %85 ve ultrasonografide sensitivite %87, spesifite %89 olarak bulundu. Her üç yöntem kombine edildiğinde ise sensitivite ve spesifite değerlerinin, %97 ve %96' ya yükseldiği tespit edildi. Sonuç olarak meme sintigrafisinin palpabl meme kitlelerinin tespitinde şüpheli mamogram ve ultrasonografiye sahip, meme kanseri açısından yüksek risk taşıyan kadınlarda, lezyonun biyopsi öncesi malignite açısından natürünü ortaya koymak amacıyla kullanımı önerilebilir.
FULL TEXT (PDF):
- 3
1-6