Journal Name:
- Türkiye Aile Hekimliği Dergisi
Author Name |
---|
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
"1900'lerin
Başınd
a Kayseri Amerikan Hastanesi"nin faaliyetini, parçasını oluşturduğu Osmanlı'daki Amerikan misyonerlik çalışmalarını gözden geçirerek daha iyi an-lamlandırabiliriz: Bu genel görünümü, 1980'lerde American Board of Commissioners for Foreign Missions (ABCFM) arşivi belgelerine dayanan1 Kocabaşoğlu'nun makale ve kitaplarından yararlanarak özetleyecek ve mis¬yoner faaliyetinin sağlık konusundaki etkisi hakkında il¬ginç olabilecek bazı noktalara değineceğim.
Amerikan Donanması ilk kez 1801'de Akdeniz'de görünmüştü; donanma, işin "yüzü sert ve soğuk" yanıydı. Bir de "yüzü sıcak", sempatik, insancıl bir mekanizmaya ihtiyaç vardı. Üstelik Akdeniz'de bir firkateyn, yılda 80.000 dolara dolaşabilirken, bir misyoner ailesinin yıllık gideri 1.000 doları bulmuyordu. ABD, Asya, Afrika, La¬tin Amerika ve Ortadoğu'ya nüfuz ederken, misyonerlik¬ten etkin bir şekilde yararlandı.2
19.
yüzyıld
a gelişip, 20. yüzyıl başında doruğa ulaşan misyonerlik hareketi, Hıristiyanlık tarihi boyunca görülen¬lerin en kapsamlısı idi. Dönemin en başarılı örgütleri ise Amerikan Protestan misyonerleri oldu. Bu örgütlerin dünya paylaşımında Osmanlı İmparatorluğu, ABD'ne düşmüş¬tü. Osmanlı topraklarında faaliyet gösteren en güçlü ve ka¬lıcı misyoner örgütü ise BOARD olarak ta anılan ABCFM idi. BOARD'un ilk misyonerleri Anadolu'ya 1820'de ayak bastılar. İlk on yıl yöreyi, halkı, devleti, yerel dilleri, adetle¬ri, değerleri tanıma ile geçti. 1822'de Malta'da Anadolu'da¬ki harekete destek sağlayacak bir matbaa kuruldu. 1824'te, Beyrut'ta, Osmanlı toprağındaki ilk Amerikan misyoner okulu açıldı. 1830'da resmi Türk-Amerikan ilişkileri kurulmasından
hemen sonra 1831'de İstanbul'a ilk Amerikalı misyonerler ayakbastılar. Bu tarihten itibaren İstanbul'dan yönetilen "Türkiye Misyonu" ve Beyrut'tan yönetilen "Su¬riye Misyonu" oluşturuldu.2
Amerikan misyonerlerinin başlangıçtaki Anadolu'daki herkesi kapsayan hedefinin gerçekçi olmadığı kısa sürede anlaşıldı. Müslüman ve Musevileri etkileyemiyorlardı. Geriye Ortadoğu'nun "sözde Hıristiyanları" (nominal Christians) kalıyordu ki; bu da o kadar kolay değildi. Or¬todoks Rumlar üzerinde etkili olamamışlardı.
1840'tan itibaren tüm ağırlık Ermenilere verilerek misyonun resmi adı, Ermeni Misyonu (Mission to Arme¬nians) olarak değiştirildi.1 "Batı Türkiye" İstanbul'dan, "Merkezi Türkiye" Antep'ten, "Doğu Türkiye" misyonu ise Harput'tan yönetiliyordu (Şekil Ermenilerin he¬deflenmesi Gregoryen ve Katolik Ermeni ruhbanın tep¬kisini çekti; misyonerler, bu Kiliseleri "reforme edeme¬yeceklerdi". Bunun üzerine, 1846'da, İngiltere'nin yardımıyla İstanbul'da ilk Protestan Kilisesi açıldı.1 1850'de, Bab-ı Ali'nin Protestan Ermenilere ayrı bir millet statüsü vermesi sağlandı. Böylece, Amerikalı misyonerlerin ka¬natları altında hiç yoktan bir cemaat "yaratıldı". 1846'da Anadolu'da 4 olan Protestan kilisesi sayısı 1870'te 73'e, 1900'de 112'ye yükseldi, bu kiliselere kayıtlı cemaat 1870'te 20.000'e, 1900'de 45.000 kişiye ulaştı.
FULL TEXT (PDF):
- 2
104-108