At the Interface of two Different Linguistic Aesthetics: Chinua Achebe’s
Things Fall Apart and Arrow of God
Journal Name:
- Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi
Keywords (Original Language):
Author Name | University of Author | Faculty of Author |
---|---|---|
Abstract (2. Language):
The use of English and other European languages in African literature has often been the focus of heated debates.
The Makerere Conference on Anglophone African Literature in 1962, which explicitly excluded writers who
work with African languages and the subsequent publication of Obi Wali’s contentious essay “The dead end of
African literature?” (1963) are often seen as the starting point of this debate, which saw Nigerian writer Chinua
Achebe as the main supporter of writing in English and Kenyan writer Ngugi wa Thiong’o as the main adversary.
Achebe is well-known for his creative use of English, forging a language based on Igbo aesthetics, but nevertheless
comprehensive to an international audience. However, his “new English”, as he calls it, goes beyond merely
defamiliarizing and subverting the language of the erstwhile colonizer in order to create a home-grown, African version of English, while at the same time being able to reach an international audience and thus confront the
ex-colonizer with an African view of the realities of colonialism and its consequences. In Achebe’s novels, this
“new English”, located at the interface of two linguistic aesthetics, becomes part of the story itself, illustrating the
cultural differences between the two sides. The study will illustrate how Achebe employs this hybrid language in
his novels Things Fall Apart and Arrow of God to underscore their central themes: the violent conflict between
Igbo and British society. After presenting how Achebe Africanizes English in the two novels, it will demonstrate
how he uses it not only to pitch the two cultures against each other but also to trace the loss of Igbo oral tradition.
The hybrid language thus proves to be more than a linguistic exit strategy out of the dilemma faced by postcolonial
writers who are confronted with the choice between writing in the ex-colonizer’s language or in a local language.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
İngilizce’nin ve diğer Avrupa dillerinin Afrika edebiyatında kullanılması sık sık alevli tartışmaların odağında
olmuştur. Afrika dillerini kullanan yazarları açık şekilde dışarıda bırakan 1962’deki Anglofon Afrika Edebiyatı
üzerine yapılan Makerere Konferansı ile Obi Wali’nin “The dead end of African literature?” (“Afrika Edebiyatı’nın
Çıkmazı”) (1963) başlıklı tartışma yaratan makalesinin yayımlanması genellikle bu tartışmanın başlangıç
noktası olarak görülür ki bu tartışma Nijeryalı yazar Chinua Achebe’yi İngiliz dilinde yazmanın destekçisi olarak
görürken Kenyalı yazar Ngugi wa Thiong’o’yu da onun karşıtı gibi göstermektedir. Igbo estetiği üzerine kurulu
ancak uluslararası okuyucunun da analayabildiği bir dil kullanan Achebe, İngilizce’yi yaratıcı kullanımı ile ün
yapmıştır. Ancak, kendisinin “yeni İngilizce” dediği kullanım, alışılmış yabancılaştırmanın ötesine geçerek, daha
önceleri sömürgeci olanın dilini İngilizce’nin Afrika kültürüne devşirilmiş hali ile değiştirip yerel bir dil benimseyerek
uluslararası okuyucuya erişebilmekte ve Afrika’nın sömürge dönemi gerçeklerini ve sonuçlarını kullanarak
eski sömürgeciyle yüzleşebilmektedir. Achebe’nin romanlarında, iki dilbilimsel esetetik arasında bulunan “yeni
İngilizce,” iki tarafın kültürel farklılıklarını ortaya koyarak hikâyenin bir parçası haline gelir. Bu makale, Parçalanma
ve Tanrının Oku romanlarındaki esas tema olan Igbo ve İngiliz kültürlerinin çatışmasını vurgulamak
amacıyla Achebe’nin bu karma dili nasıl kullandığını inceleyecektir. Çalışma önce Achebe’nin İngilizce’yi nasıl
Afrikalılaştırdığını gösterecek daha sonra da romancının karma dili iki kültürün çakışma noktasında nasıl kullandığını
irdeleyerek Igbo sözlü geleneğinin kaybolmasının izlerini sürecektir. Böylece, karma dil, sömürgecinin dilini
kullanarak yazma ile yerel dilin kullanılması çıkmazı ile yüzleşmek durumunda kalan sömürge dönemi sonrası
yazarların karşılaşılan bu ikilemden dilbilimsel bir kaçış stratejisi olmanın ötesine geçmektedir.
FULL TEXT (PDF):
- 1