Buradasınız

Siyaset Kültürümüzde Ahde Vefâ ve Nakz-i Ahd

Ahde Vefâ and Nakz-i Ahd in our Political Culture

Journal Name:

Publication Year:

Abstract (2. Language): 
Ahde Vefâ and Nakz-i Ahd were the principles to which the Ottoman State was the most sensitive at her relationships with other states. This sensitivity came from the Quranic Verses and Traditionals of Prophet Mohammed emphasizing the importance of Ahde Vefâ and Nakz-i Ahd. Another reason underlying the sensitivity of Ahde Vefâ of the Ottoman State was the principle “promise is honour” at her custom. As from her foundation, the Ottoman State didn’t compromise on these two principals at her relationships with other states. In this way, while she was attaining reliability of faithfulness to her promise in the eyes of her friends and enemies, she looked for characteristic of Ahde Vefâ from the states asking for her friendship. The Ottoman State didn’t differentiate addressee of her promise. How much faithful she was to her promise given to the Muslim states so much faithful she was to her promise given to the Christian States. While the Ottoman State was taking care of keeping her promise at maximum degree, she regarded dishonouring addressee’s word as cause of war. On the one hand, as the principle of Ahde Vefâ practised by the Ottoman State sensitively throughout centuries was becoming one of the most important principles of our culture of politics on the other hand, it has taken its place in the style of Pacta Sunt Servanda in the contemporary international diplomacy.
Abstract (Original Language): 
Ahde Vefâ ve Nakz-i Ahd Osmanlı Devleti’nin diğer devletlerle ilişkilerinde en hassas olduğu ilkelerdendi. Bunun temelinde ahde vefânın öneminin ayet ve hadislerle vurgulanmış olması yatmakta idi. Osmanlı Devleti’nin Ahde vefâ hassasiyetinin altında yatan bir diğer sebep de töredeki söz namustur düsturu idi. Osmanlı Devleti kuruluşundan itibaren bu iki ilkeyi diğer devletler ile olan ilişkilerinde bir devlet geleneği haline getirmiş ve bunlardan taviz vermemiştir. Böylece dost düşman devletler katında sözüne sâdık olma güvenilirliğini kazanırken dostluğunu kazanmak isteyen devletlerde de ahde vefâ özelliğini aramıştır. Osmanlı Devleti sözün muhatabını ayırt etmemiştir. Yani Müslüman devletlere verdiği ahde ne kadar vefâlı ise Hıristiyan devletlere karşı da ahdinde o derece vefâlı idi. Osmanlı Devleti kendisi Nakz-i Ahdde bulunmamaya azamî derecede ihtimam gösterirken muhatablarının Nakz-i Ahdde bulunmalarını da savaş sebebi saymıştır. Osmanlı Devleti’nin yüzyıllar boyunca hassasiyetle uyguladığı Ahde Vefâ ilkesi bir taraftan siyaset kültürümüzün önemli düsturlarından biri haline gelirken diğer taraftan modern uluslararası diplomasi de pacta sunt servanda şeklinde yerini almıştır.
73
84

REFERENCES

References: 

Kaynak Eserler
Feridun Bey, Münşeatü’s-Selâtin, C.II, İstanbul, 1275
Kitaplar
Ebû Sehl Nu’mân Efendi, Tedbîrât-ı Pesendîde, Yayına Hazırlayan: Ali İbrahim Savaş, TTK, Ankara, 1999.
Aksar, Y (2012). Teoride ve Uygulamada Uluslararası Hukuk I, Seçkin Yayıncılık, Ankara.
Sander, O. (2000). Anka’nın Yükselişi ve Düşüşü, İmge Kitabevi, Ankara.
Makaleler
Öztürk, N. (2013). “15. yy Osmanlı Kroniklerinde And/Yemin Kayıtları” Acta Turcica, sayı 2.
Sarıkaya, M.S. “Dini ve Siyasi Bakımdan Osmanlı-İran Münasebetleri”, Türk Kültürü, Sayı 363, Yıl XXXI
Savaş, A.İ. (1996). “Osmanlı Diplomatikasına Ait Nâme-i Hümâyûn, Ahidnâme-i Hümâyûn ve Mektup Tahlilleri”, OTAM, sayı:7, Ankara.
Türkdoğan, M.G. (2010). “Siyasetnâmeler ve Bir Siyasetnâme Örneği Olarak Ahmedî’nin İskendernâmesi”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, c. III.
İnternet Adresleri
www.diyanet.gov.tr
www.judicialmonitor.org
www.mpil.de/files/pdf3/beitr2452.pdf

Thank you for copying data from http://www.arastirmax.com