Journal Name:
- Dil Araştırmaları
Author Name |
---|
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
yazmış oldukları Introduction to Classical (Literary) Mongolian başlıklı
makaleleri Prof. Udo Posch tarafından değerlendirilmiştir. Prof. Posch,
makaledeki “Türk, Moğol ve Tunguz dil gruplarının varsayılan genetik
akrabalıklarının asla ispat edilemeyeceği” savının Moğolca çalışan genç
araştırmacılar için tehlikeli olacağını ileri sürmüş ve Granbech’i bu sıra dışı
savını ispata davet etmiştir.
Açıkçası çoğu Mogolistten (tabii böyle bir sözcük var ise) farklı olarak,
çoğu Türkolog gibi, Türk, Moğol ve Tunguz dillerinin ortak bir ataya sahip
olduklarının asla ispat edilmediğini söyleyen eski arkadaşım Prof. Granbech’in
bu görüşünü paylaşıyorum. Hatta daha da ileri gidip, mümkün olduğu kadarıyla
aksinin ispatlanabileceğim yani bu dillerin ortak bir ataya sahip olmadıklarının
kanıtlanabileceğini söylüyorum. Bu yüzden de bu görüşlere sahip olmamın
nedenlerini ona danışmadan burada ifade etmeye çalışacağım.
Tarih öncesi araştırmalarda, belirli bir etnik grupla belirli bir dil
özdeşleştirilebildiğinde genelde rastlanan durum şudur: çoğunlukla söz konusu
etnik grubun varlığına dair deliller, söz konusu dilin ilk tarihlendirilebilen
kalıntılarından çok daha öncesine gider. Buna bir örnek, eski Britanyalılar ve
onların dilidir. Bu yüzden, Moğolca ve Türkçe konuşan kabilelerle ilgili ilk
bilgilerimizin, bu dillerin ilk önemli kalıntılarından birkaç yüzyıl öncesine
dayanması şaşırtıcı değildir (Bu makalede Tunguz dilleri hakkında çok az
şey söyleyeceğim çünkü bu diller hakkında çok sınırlı bilgim var). Türkçenin
ilk önemli kalıntıları milattan sonra 8. yy.’ın ilk yarısına tarihi enen Orhun
Kitabeleri; Moğolcanın ilk önemli kalıntıları ise milattan sonra 1240 yıllarında
derlenen Gizli Tarih1 tir (Bu derlemenin bir bölümü, daha erken tarihli malzemeye
dayanmakla birlikte ne kadar önceye gittiği belirsizdir). İki dil arasındaki olası
kalıtımsal ilişki sorusunun herhangi bir incelemesine, besbelli ki bu iki dili
erken evrelerinde kıyaslayarak başlanmalıdır. Fakat karşılaştırmanın temelini
genişletmek adına Türkçe tarafına, aynı lehçelerde (Türkî ve Uygur) yer alan Budist ve Maniheist metinlerin 8. ve 9. yy. çevirilerini ve diğer çağdaş metinleri
ayrıca başlıca 11. yy. “Hakani” kaynakları olan Kutadgu Bilig’i ve Kaşgarlı
Mahmut’un Divanü Lügati ’t-Türk’ünü eklemem uygun olacaktır.
FULL TEXT (PDF):
- 8
171-176