Journal Name:
- Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
Author Name |
---|
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Fenomenolojik açıdan bakıldığı zaman, dinler tarihinin konularından birisi de, tarihi bir gerçek olarak, "kutsal" çerçevesinde giriş veya geçiş törenlerindeki (irritation ceremonies, rites de passage) dini uygulamaların ya da tecrübelerin özünü anlamaktır. Belki de bütün kültürlerde ve dinlerde bir takım giri? törenleri vardır ki, bu giriş törenleri toplulukların yapısına bağlı olarak kabilevi, toplumsal, olgunluk dönemi ve dini amaçlar için uzmanlar veya liderler tarafından yürütülen bir takım sözlü veya görsel törenleri (ritler ve ritüeller) ihtiva eder. Bu törenler, kısaca, törene katılan adaylar için
"başka" veya "diğer" olmanın bir başlangıcıdır.1
Genelde giriş törenleri kabile toplumlarında görülse de evrensel dinlerdeki bir takım sözlü veya görsel davranışlar da bir derecede giriş töreni
olarak kabul edilir. Sözgelimi Hıristiyanlıkta vaftiz, İslam'da şahadet kelimesinin okunması ve geleneksel Müslüman Orta Doğu ve Afrika topluluklarında çocukların sünnet edilmesi "hatne", bu tür davranışlardandır.
Dünyadaki bir çok kültürde görüldüğü gibi, Türkler arasında insan hayatının değişik dönemleriyle ilgili bir takım törenler yapılmaktadır. Örneğin, yeni doğan çocuk için ziyafet tertip edilip, eğlence ile birlikte bir takım dini ritüeller yapılması bunlardandır.
Benzer törenler ölenler için de yapılır. Cesedin guslü, kefenlenmesi, cenaze namazı gibi geleneksel Islami defin hazırlıkları, geniş anlamda ölüm sonrası hayata geçiş törenleri olarak kabul edilebilir. Ancak, biz burada defin işlemlerinin son sahnelerinden olan ölüye telkin olgusunun, Türkiye ve Azerbaycan'daki örneklerini ele alarak tanışıp bunları fenomenolojik açıdan analiz edeceğiz. Burada bir okta ya dikkat çekmemiz gerekirki, o da hemen hemen bütün Müslüman topluluklarda, cenaze törenleri benzer bir biçimde yapılmakla birlikte, biz konuyla ilgili örnekleri daha iyi tahlil etmek için, alan çalışması yapmış olduğumuz bu iki ülkeyle sınırlandırmaya gayret edeceğiz.
Telkin, Hz. îvluhammed tarafından, ölüye İslam'ın temel kurallarını hatırlatmak amacıyla, yapılması Müslümanlara tavsiye edilen sözlü
törenlerden biridir.3 İslami geleneklerde, telkinin ölüm olayından Önce verilmesi tavsiye edilmesine rağmen, genellikle, telkin, Anadolu ve Azerbaycan Türkleri arasında imam veya molla tarafından, definden sonra kabir üstünde yapılmaktadır. Az da olsa, bu konuda Hz, Peygamber'in tavsiyesi doğrultusundaki uygulamalara da rastlanmaktadır. Buna göre, Ölüm anında hasta kişiye yakınlarından biri veya bir hoca, şahadet kelimesi ve İslam'ın temel prensiplerini sesli olarak okur, onun da bunları tekrar etmesine çalışır. Buna ek olarak, ayrıca yaygın bir uygulama biçiminde, Kur'an'dan
ayetler veya sureler, özellikle Yasin suresi okunur.
Bu uygulamalar niçin giriş/geçiş töreni olarak adlandırılır sorusunu, biz İslam'ın Ölüm sonrasında ölen kişiye nelerin olacağı sorusunun cevabında bulabiliriz. Kur'an öğretisine göre insan, Allah'ın yeryüzündeki halifesidir ve Allah'ın sıfatlarını taşımaktadır. Ona, Kur'an'da da i?aret edildiği gibi, Allah kendi ruhundan v-ermiştir (K. 15:29). Allah'ın güzel isimlerinden birisi de ölümsüz, sonsuz yani el-Baki'dir. İnsan da bedensel açıdan olmasa da, ruh açısından ebedidir, ama onun yeri farklıdır. Birincisi, bedenle birlikte olduğu dünya hayatındaki yeri, ikincisi de, ölüm olayından sonra ruhun ayrıldığı kabir ve kabir ötesi hayattaki yeridir.
Kur'an'daki bilgilere ve tefsircilerin yorumlarına göre, insana dünya ömrü için 'sınırlı bir süre', 'belirtilen vakit' veya 'tayin edilmiş zaman' verilmiştir. Bu süre hiç bir zaman bir saniye dahi Öne veya ileriye alınmaz (K. 16:61; 6:2). Bu belirtilen süre tamamlandığında, Allah meleklerini gönderir, kişiye can veren ruh alınır, kişinin bütün duyu yetenekleri biter, böylece ölüm o kişiye gelmiş olur ve bunun ardından ruhlar alemi denen ölüm sonrası hayat
başlar.
FULL TEXT (PDF):
- 10