Buradasınız

DOĞUŞTAN İDELER BAĞLAMINDA LOCKE VE LEİBNİZ

Locke and Leibniz on Innate Ideas

Journal Name:

Publication Year:

Keywords (Original Language):

Author NameUniversity of AuthorFaculty of Author
Abstract (2. Language): 
John Locke, as a vigorous proponent of empiricism and author of the concept of “tabula rasa” rejected innate ideas. He claimed that human mind is passive and there is no any inborn knowledge or principle at first. He also claimed that ideas of sensation and reflection are the basis of human understanding. Locke was very sensitive about authorities i.e. church and deists who impose people unquestionable truths. By rejecting innate ideas he aimed to weaken such authorities and set the Bible as the only authority and so makes beliefs more reliable. Leibniz is a rationalistic philosopher and a proponent of innatism opposed claims of empiricism and especially Locke’s. When developing his epistemology Locke’s views was in his mind and his New Essay is entirely a rejection of Locke’s Essay. Although he was sharing same worries with Locke about authorities he thought that Locke was in the wrong way. He claimed that with empiricist tools there is no way to proof any necessary truths in religion and morality.
Abstract (Original Language): 
“Tabula Rasa” kavramının sahibi ve deneyciliğin sıkı bir taraftarı olan John Locke doğuştan idelere karşı çıkmıştır. O, insan zihninin başlangıçta pasif olduğunu ve doğuştan herhangi bir bilginin insan zihninde bulunmadığını iddia etmiştir. Devamla, insan zihninin temelinde duyum ve düşünümden gelen idelerin bulunduğunu ileri sürmüştür. İnsanlara sorgulanamaz doğruları dayatan Kilise ve Deistler gibi otoritelere karşı hassas olan Locke, doğuştan ideleri reddetmekle bu otoriteleri zayıflatmak ve İncil’i tek otorite yapmayı hedeflemiştir. Locke, bu şekilde inançların daha güvenilir olacağını düşünür. Doğuştan ideler anlayışının taraftarı ve rasyonalist bir filozof olan Leibniz ise deneyciliğin ve Özellikle Locke’ın iddialarına karşı çıkmıştır. Kendi bilgi teorisini geliştirirken aklında hep Locke vardır ve onun Yeni Denemeler’i tamamıyla Locke’ın Deneme’sinin reddine dayanır. Otoriteler konusunda Locke’ın endişelerine hak verse de ona göre Locke yanlış yoldadır. Leibniz’e göre, deneyci araçlarla dinde ve ahlakta herhangi bir zorunlu doğrunun ispatlanması mümkün değildir.
189-198