The Minaret of the Great Mosque of Siirt and Restoration of 2008 Year
Journal Name:
- Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi
Keywords (Original Language):
Author Name | University of Author | Faculty of Author |
---|---|---|
Abstract (2. Language):
In Islamic Architecture the minaret, as an important tower-like architectural element from
where call to prayer is recited, first appeared in the Ummayad Period and kept its development
throughout ages by showing different forms in different cultures. Minarets in Syria, where the
first examples were seen, had rectangular plans. The second and important group of minarets
had cylindrical structures. These minarets took their root from Pre-Islamic Central Asian towers.
During the Turkish rule, these cylindrical-shaped minarets developed and spread from Central
Asia and Iran to different regions from the 11th century on. By constructing these minarets,
Turks made enormous contribution to mosque architecture and the typology of minarets.
Like the minarets of the Great Seljukids, the minaret of the Great Mosque of Siirt was totally
constructed from brick. The form of the minarets of Great Seljukid Mosques in Iran narrow
towards the top. Even though the form is different, we observe that this tradition was carried
over in Anatolia through the Great Mosque of Siirt. It is seen that the minaret of the Great
Mosque of Siirt shares some common features like form, material and decoration with the
minarets of the Karahanlı, Atabek and Zengi states and with some of the minarets in Iran, Irak,
Central Asia and Syria regions then belonging to the Seljukids in Iran. In this context, as from
the watchtowers in Central Asia and the Karahanlı Period when minarets were formed, their
development process was passed over to Anatolia where the minaret of the mosque in question
is a rare and exceptional example of all this accumulation.
The afore mentioned minaret which has tile and glazed brick decorations lies 3 m. north-west
to the mosque. Since there is no inscription found on the minaret or on the mosque, the date
of construction is unknown today. Though in some articles, an inscription is mentioned on
the not existing base of the minaret where the date is given in the Arabic abjad (numerical
alphabet) as A.H. 523 and from the inscription on the crescent we learn that the chief craftman was “Hacı İsmail”. For this reason it is accepted that the construction date for both the mosque
and the minaret is H. 523/1129. On the contrary, according to another point of view, due to
the type of decorations and the character of brickwork on the minaret, it was built and added
to the mosque during the restoration of 1260 by Atabey El Mücahit Ishak. The Great Mosque
of Siirt underwent many restoration works whereby the minaret was damaged severely from
time to time. Imitation tiles were used during the last repair in 2008 .While the entire brick
decoration of the minaret is geometrical, interestingly, its base has a secondary panel with
“ma-kılî kûfî calligraphy and this panel has the names of four caliphs of Islam besides Prophet
Mohammad.
The subject of this paper is, the contribution of the minaret of the Great Mosque of Siirt to the
process of the changes in the form of minarets and its place in this process throughout history.
This work is mainly focused on the never before succeded analysis of the brick decoration of
the second panel of the base.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
İslâm mimarisinin önemli elemanlarından olan minare, Emeviler döneminde ortaya çıkmış
ve daha sonra değişik kültür çevrelerinde farklı formlar kazanarak gelişmeye devam etmiştir.
Suriye’de ilk örnekleri görülen bu minareler dörtgen planlıdır. İkinci ve diğer önemli bir grubu
oluşturan minare tipi ise Asyalı bir orijine dayanan silindirik gövdeli minarelerdir. Kökeni
İslâm öncesi Orta Asya geleneklerine bağlı kulelerden kaynaklanan ve Türk döneminde Orta
Asya’da ve İran’da gelişerek farklı bölgelere yayılan, 11. yüzyıldan itibaren yaygın şekilde
görülmeye başlanan silindirik biçimli minareler, Türklerin cami mimarisine ve minare tipolojisine
en önemli katkılarındandır.
Siirt Ulu Camii minaresi, Büyük Selçuklu minareleri gibi tamamen tuğladan inşa edilmiştir.
İran’daki Büyük Selçuklu minareleri form olarak aşağıdan yukarıya doğru daralan bir form sergilemektedir.
Form olarak farklı da olsa Siirt Ulu Camii’yle birlikte bu geleneğin Anadolu’ya
aktarıldığı gözlenmektedir. Siirt Ulu Camii minaresinin Karahanlılar, Atabekler, Zengiler ve
Irak Selçuklularına ait İran, Irak, Orta Asya ve Suriye bölgesindeki bazı minarelerle form,
malzeme veya bezeme açısından ortak kimi özelliklere sahip olduğu görülmektedir. Bu bağlamda,
karşılaştırmalı olarak ele alınan Siirt Ulu Camii minaresi, Orta Asya’daki gözetleme
kulelerinden başlayarak minare formunun şekillendiği Karahanlı dönemi minarelerinden İran
ve Irak’ta gelişim süreçlerini devam ettirerek Anadolu’ya aktarılmış bir birikimin temsilcisi ve
bu topraklardaki nadir uygulamaların istisnai bir örneğidir.
Makalenin konusunu oluşturan çini ve sırlı tuğla tezyinatlı minareyse caminin hemen kuzeydoğusunda,
camiye yaklaşık 3 m. uzaklıkta ve camiye göre çarpık bir konumda yer almaktadır.
Caminin ve minarenin üzerinde günümüzde herhangi bir kitabe bulunmaması nedeniyle inşa tarihi kesin olarak tespit edilememektedir. Yayınlarda minare kaidesinde olduğu belirtilen fakat
günümüze ulaşamayan kitabedeki ifadelerden ebced hesabıyla H. 523 tarihinin tespit edildiği
ayrıca âlemdeki kitabeden de ustasının “Hacı İsmail” olduğu belirtilmektedir. Bu sebeple
de gerek cami gerekse minarenin inşa tarihi olarak 1129 (H. 523) yılı kabul edilmektedir. Bir
başka görüşe göre ise minarenin kaide ve gövdesinde çok fazla çini ve sırlı tuğla kullanılmış
olması, tuğla örgüsünün karakteri ve dağılışı nedeniyle minare 1260 yılında, Atabey El
Mücahit İshak tarafından yapılan onarım esnasında camiye eklenmiştir. Siirt Ulu Camii’nin
minaresinin çeşitli dönemlerde geçirdiği onarımlar zaman zaman minareye büyük zararlar
vermiştir. Minare, son olarak 2008 yılında yapılan onarım esnasında imitasyon çinilerle onarılmıştır.
Minarenin tüm tuğla tezyinatı geometrik süslemeler üzerine kurulmuşken, kaidenin
ikinci panosundaki tezyinatın “ma-kılî kûfî” yazı olması ilginçtir. Bu panoda ilk dört halifenin
isimleriyle Hz. Muhammed’in ismi yazılıdır.
Bu makalenin konusunu ise minarenin kaide kısmının ikinci panosunun yıllardır çözümlenemeyen
tuğla tezyinatının çözümlenmesiyle minarenin tarihsel süreç içerisinde geçirdiği form
gelişimi sürecine, Siirt Ulu Camii’nin minaresinin katkısı ve gelişim çizgisi içerisindeki yeri
teşkil etmektedir.
FULL TEXT (PDF):
- 1