Journal Name:
- İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası
Author Name |
---|
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz unsurlarından biri mahkeme kararlarının
bağlayıcılığıdır. Bu husus 1982 Anayasası’nın 138. maddesinde;
“Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır;
bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir surette değiştiremez ve
yerine getirilmesini geciktiremez.”şeklinde ifade edilmiştir. Aynı hususa idari
yargılamaya ilişkin kanunlarda da yer verilmiştir: 2577 sayılı İdari Yargılama
Usulü Kanunu’nun 28. maddesine göre; “Danıştay, bölge idare mahkemeleri,
idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının
icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde
bulunmaya mecburdur.” 1602 sayılı Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunu’nun
63. maddesine göre ise; “Daireler ve Daireler Kurulu kararları kesin
olup, kesin hükmün bütün hukuki sonuçlarını hasıl eder. Bu kararlar aleyhine
ancak bu kanunda yazılı kanun yollarına başvurulabilir. Askeri Yüksek İdare
Mahkemesinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına
göre idare, altmış gün içinde işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya
mecburdur.”
Hem Anayasa’nın hem de idari yargılamaya ilişkin kanunların hükümleri
açıktır. İdare, kararın gereklerini vakit geçirmeksizin yerine getirmek durumundadır.
Kararın uygulanmaması veya değiştirilerek uygulanması mümkün
değildir. Uyulmasındaki zorunluluk yönünden, iptal kararları ile yürütmenin
durdurulması kararları arasında fark yoktur.1 Ne yazık ki, hukuk devletinin bu
temel ilkesi her zaman için hayata geçememekte, kimi zaman idare kararı hiç
uygulamamakta ya da şeklen2 uygulamaktadır. Kimi zaman da idare kararı
uygulamak istese de elinde olmayan nedenlerle bunu gerçekleştirememektedir.
Bir hukuk devletinde idarenin mahkeme kararlarını uygulamaması kabul edilemeyecek
bir durumdur. Ancak çalışmamızda idarenin mahkeme kararlarını
kasten uygulamadığı durumları değil de3, imkansızlık hali nedeniyle uygulayamadığı durumları ele almak istiyoruz. Bu amaçla da Danıştay kararlarından
yola çıkarak hangi hallerde idari yargı kararlarının imkansızlık nedeniyle
uygulanmasının mümkün olmadığı tespit edilmeye çalışılmıştır.
Çalışma kapsamında imkansızlık hallerine ilişkin yapılan açıklamaların
iptal davaları için geçerli olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü, tam
yargı davası (teorik olarak) iptal istemleri dışında idari yargı önünde dile getirilen
her türlü dinlenebilir talebin yargıç tarafından ele alınıp değerlendirilmesinin
amaçlandığı bir yargısal başvuru türü4 olmasına rağmen, idari işlem veya
eylem niteliğinde yargı kararı verilemez kuralı tam yargı davalarını tazminat
davalarına indirgemiş ve bu nedenle yasadaki tam yargı davası tüm gerekleri ile
uygulanamayan bir dava türü haline sokulmuştur.5 Bu durumda tam yargı
davalarında verilen kararların uygulanmasında imkansızlık olduğu ileri sürülemeyecektir.
Nitekim, öğretide de imkansızlık halinin iptal kararlarının uygulanması
bakımından söz konusu olabileceği, tam yargı davasında verilen kararlarda
ise imkansızlık halinin gündeme gelmeyeceği belirtilmektedir.
FULL TEXT (PDF):
- 1
547-558