Journal Name:
- İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi
Author Name |
---|
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Faruk Nafız'in Akın adlı piyesi, devrinde çok ses getirmiş bir eserdir. Bu yazımda gerek yazıldığı yıllarda, gerekse bugün için çok önemli mesajlar taşıdığına inandığım bu piyesi tahlil etmek, edebiyattaki ve eğitimdeki yerini belirtmek istiyorum.
Eser bir prologla başlamaktadır. "Perde açıldığı zaman, sahnenin önünde ikinci ve geniş bir atlas perde" vardır. "Bu atlas perdenin üstünde büyük bir Asya, Avrupa ve Afrika haritası çizilmiş ve oklarla Türklerin akın yolları gösterilmiştir. Siyah elbiseli bir talebe haritanın önünde durur, destanın mukaddimesini yapar", (s. 7). Talebe
Bakın, niçin dağıldık Mısır'da, Hint'te, Çin'de diyerek atlas perdeyi çeker.
Birinci perdede büyük ve işlemeli bir hakan çadırının içi görülür. Demir, Bumin ve Bayan konuşmaktadırlar. Konu, babalarının gelmesidir. Bumin doğu başbuğunun, Bayan batı başbuğunun, Demir ise Günbeyinin oğludur. Demir, onların bu gelişlerini hayra yormaz. Onların gelişi, asıl hakan olan İstemi Han'ın yurda kurban edilmesi demektir. Bu, anayurtta çekilen kuraklığın bir sonucudur. Her on iki yılda bir bir hakan kurban edilmekte, sonra Gök Tanrıya yağmur ve su için dua edilmektedir. Sonra da beylerden biri hakan olmaktadır. Bu, kimsenin karşı çıkamayacağı bir yasadır.
İstemi Han çok sevilen bir hükümdardır. Bumin, Bayan ve Demir onun öleceğine çok üzülürler ve onun güzel kızı Suna'yı düşünürler. O sırada Suna, Ulcay ve Yıldız içeri girerler. Bahçede yetiştirdikleri üç gülü delikanlılara verirler. Suna bunların yağmurla değil, emekle yetiştiğini söyler ve bu gülleri yetiştirmek için nasıl uğraştıklarını anlatır. Gençler duygulanmışlardır. Bumin Suna'ya kendi yaptığı küçük bir mermer heykeli, Bayan yine kendi yaptığı bir minyatürü, Demir de yeşil bir çini verir. Bu arada da Suna'ya olan duygularını dile getirirler.
FULL TEXT (PDF):
- 1