IDEOLOGY AND URBANISM DURING THE EARLY REPUBLICAN PERIOD: TWO MASTER PLANS FOR İZMİR AND SCENARIOS OF MODERNIZATION
Journal Name:
- Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dergisi
Key Words:
Keywords (Original Language):
Author Name |
---|
Abstract (2. Language):
'Urbanism', 'that new science of town building', was fighting for its legitimization
in Western countries at the beginning of the twentieth century; it would constitute
an excellent tool for the young Republic of Turkey for the creation of a
physical urban frame, the setting of a network, equipment and symbols, and an
urban image that would support the modern society that the Republic aimed to
achieve. Different planning models developed in the West would serve that
purpose; particularly, the French and German models clashed with each other
several times, as in the case of planning competitions for Ankara and Istanbul,
in the search for a proper model for the modern Turkish city. While planning of
the new capital, Ankara, was confided to a German planner, Hermann Jansen,
the French urbanist Henri Prost was finally appointed for the planning of
Istanbul. Ideological dimensions of urban planning practice in the Early Republican
Period have already been studied by different authors who concede that the
planning experience of Turkey began in 1927 with the international planning
competition for the new capital, Ankara. However, a comprehensive urban plan
was developed earlier for the City of İzmir in 1924, soon after the foundation of
the Republic, though it could not be implemented before 1930's. Planning
experience of the City of Izmir appears, in fact, as interesting as that of Ankara
and it reveals the different attitudes adopted by the authorities of the Republic
during thai period.The plan prepared for İzmir by Rene" and Raymond Danger, engineer-urbanists,
with the collaboration of Henri Prost, architect-urbanist, was conceived as a
holistic plan (plan d'ensemble) with the objective to define the future development
of the City of İzmir and not as a partial reconstruction plan as it is generally
known. This plan d'amenagement, which is a typical product of the Beaux-Arts
School, remained in effect throughout 1930's, shaping the morphology of an
important portion of the central districts of İzmir. In 1938, however, after the
implementation of this classical Beaux-Arts plan, the Municipal authority took
a completely different direction in the planning of the town by approaching Le
Corbusier, a charismatic as well as much debated personality of CIAM, for the
preparation of a new plan for İzmir.
In spite of the interruption caused by the Second World War, ten years later Le
Corbusier accomplished this task with a planning proposal. The master plan that
he proposed is the expression of a radical attitude, if not a Utopian approach.
Judged impracticable and put immediately aside, Le Corbusier's proposal represents,
however, a turning point in the attitude vis-â-vis urban space. The change
is certainly due to the planning approaches at international level: The
functionalist ideology of CIAM began to be influential in town planning in this
period. Yet, the question posed here concerns the sudden change in the attitude
of the local authority which opted for a more radical model, and withdrew from
the implementation of the existing plan.
It can easily be supposed that both of the plans proposed by European urbanists
were only importation of models and do not represent any conscious ideological
orientation of the local authority, or that they were nothing more than a will of
conformity with the 'spirit' of the time. At that point, however, the concept of
modernity, the correspondence between different urban planning models in their
understanding of this concept, and its significance(s) in the modernization
ideology of the Turkish Republic appear as essential. The understanding of
modernity is inevitably associated with a certain image of urban space.
This image finds expression in the urban project aiming to modify or recreate
the existing urban environment. There comes the problem of choice of model
and its adaptation, which is a process of reception; a question peculiar to all
domains of arts. This process, in which the images generated by the model play
an important role, depends essentially on the correspondence between the
doctrines on which the model is based and the ideology and expectations of the
receptor (Jauss, 1978). In this article, the correspondence between the discourses
supporting the models chosen for the planning of İzmir and different directions
that the modernization ideology took in the Early Republican Period is questioned.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Yirminci yüzyılın başında Batı ülkelerinde kent bilimi olarak varolma savaşımı
veren şehircilik disiplini, genç Türkiye Cumhuriyeti için amaçladığı çağdaş
toplumun yaratılmasında destekleyici bir kentsel çerçevenin, donanım ve simgelerin
ve özellikle çağdaş bir kentsel imgenin yaratılmasında önemli bir araç
oluşturmuştur. Çağdaş bir Türk kenti modeli arayışında Batı uygarlığının
geliştirdiği kent planlama modelleri Erken Cumhuriyet Dönemi'nde bu amaçla
uygulamaya konulmuştur.
Erken Cumhuriyet Dönemi kent planlama pratiğinin çağdaşlaşma ideolojisi ile
ilişkileri üzerinde duran araştırmacılar, Türkiye'de bütüncül planlama
deneyiminin 1927 yılında başkent Ankara'nın planlanması amacıyla açılan
yarışma ile başladığı konusunda birleşmektedirler. Ancak, Cumhuriyet'in
kuruluşundan hemen sonra İzmir kentinin yeniden imarı için 1924 yılında
Fransız şehircileri RenĞ Danger ve Henri Prost'a hazırlatılan plan, ancak 1930'lu
yıllarda ve yalnız kentin yangın alanlarının yeniden inşası için kısmen
uygulanmasına karşın, Cumhuriyet döneminin ilk bütüncül plan denemesi
olarak önem taşımaktadır. Fransız Beaux-Arts ekolünün tipik bir ürünü olan bu
plan 1930'lu yıllarda Cumhuriyet devrimlerinin kararlılıkla sürdürüldüğü bir
dönemde uygulamaya konulmuş ve kentin merkezi alanlarının mekansal yapısını
biçimlendirmiştir.
Ne var ki, bu planı başarıyla uygulayan İzmir Belediyesi 1938 yılında planı artık
yeterli olmadığı gerekçesiyle izlemekten vazgeçmiştir. Yeni bir plan yapılması
amacıyla yabancı uzmanlardan görüş alınmış ve aynı yıl Belediye yetkilileri Le
Corbusier ile İzmir'in gelecekteki kentsel gelişmesini yönlendirecek bir nazım
plan hazırlaması üzerinde anlaşmışlardır. İkinci Dünya Savaşı'nın çıkması
yüzünden sonuca bağlanamayan sözleşme Le Corbusier'nin girişimi ile savaş
sonrasında gerçekleştirilmiş ve 1949 yılında Le Corbusier İzmir kenti için
geliştirdiği plan önerisini Belediye'ye sunmuştur. Mimarın 400.000 nüfuslu bir
'yeşil kent* teması üzerinde geliştirdiği bu plan, İzmir Belediyesi'ne ulaştığında
beklentilere yanıt vermeyen ve uygulanabilirliği olmayan 'ütopik' bir öneri
olarak değerlendirilmiş ve gözlerden uzaklaştırılmıştır. 1951 yılında açılan
uluslararası yarışma sonucunda seçilen K. A. Aru, G. Özdeş, E. Canpolat Planı,
1960Tı yıllarda kentleşmenin hızlanması ile yetersiz kalıncaya dek İzmir'in kentsel
gelişmesini yönlendirmiştir.
Yirminci yüzyılın ilk yarısında yabancı uzmanlar Danger-Prost ve Le Corbusier
tarafından hazırlanan kent planları, ilki kısmen uygulanabilmiş ikincisi ise
tümüyle reddedilmiş olmasına karşın, Cumhuriyet Dönemi'nin çağdaşlaşma
ideolojisi ile ilişkili olarak değerlendirildiklerinde, getirdikleri çağdaş kent
modeli ile önem taşımaktadırlar. Birbirine karşıt çağdaşlık {modernite) biçimleri
öneren kentsel modellerin seçimi ise, bu ideolojinin farklı yönelimlerine ve
'evrensellik-ulusal kültür' ikili söylemi çevresinde oluşan iç gerilimlere tanıklık
etmektedir. İzmir kenti, Cumhuriyet'in ilk döneminde Türkiye'de kent planlama
yönelimleri içerisinde kendine özgü deneyimi ve yönelimleri ile önemli bir yer
tutmaktadır.
FULL TEXT (PDF):
- 1-2
13-30