Buradasınız

İSTANBUL'DA YİRMİNCİ YÜZYIL ERKEN DÖNEMİNE AİT BİR APARTMANIN CEPHE KORUMASI

FACADE CONSERVATION OF AN EARLY 20™ CENTURY APARTMENT BUILDING IN ISTANBUL

Journal Name:

Publication Year:

Abstract (2. Language): 
Rehabilitation of historic buildings demand not only an understanding of current requirements and designation of appropriate contemporary uses to the buildings, but also a careful survey of history of uses, a thorough knowledge of the past construction materials and implementation techniques, as well as the intermediate forms of intervention in these buildings. The task of rehabilitation requires therefore the collaboration of numerous specialists in distinct areas of study. The subject involves historians, architects, engineers, building scientists, chemists, materials experts and others, and all operations need to be based on coordinated work. As cases of such integrated implementation are not abundant, reporting and publication of such experience are highly valuable. The case of 'Maçka Palas* provides sufficient evidence for the relevance of such an integrated approach to historic building rehabilitation. The Palazzo Matchka as it was originally named, is a reinforced concrete apartment house constructed by the Levantine architect Giulio Mongeri who lived in Istanbul and was well-known with his 'Young Style' buildings. Maçka Palas was erected to serve the Italian Embassy for the accomodation of their guests and officials. With the foundation of the Turkish Republic however, as all of the embassies moved to the new capital Ankara, the embassy building and its ancillary accomodation buildings in Istanbul were abandoned. The embassy building was purchased by the state to be used as a senior high school, whereas the Maçka Palas was bought by a Levantine citizen. Between 1923-1990, the flats were rented by famous politicians, artists, and sportsmen who dwelled there for years (Figure 1). In 1994 the building was bought by the Doğuş Holding, reconstructed and reused as the headquarters of its banking activities (Figure 2). The design and use of materials also unravel an interesting history. After the second half of the 19th century, artificial stone mostly replaced the use of the natural stones in building. 'Revival' or 'eclectic' architectonic forms of the facades were produced either by using cast stone, or shaped by plastering techniques. During this period different techniques concerning artificial stone were used, based on cement binders with various coloured aggregates and dyeing components. Such formulae were enriched by means of inorganic and organic additives (Lewin, 1966; Pasley, 1997 /1838; Vicat, 1997 /1837). After the invention of the Portland cement by Joseph Aspdin in 1824, cement was extensively used for the production of artificial stones. Various hydraulic cements were invented in Europe and USA in the following decades, which were patented in the building materials market of the 19th century. This has led to the establishment of many artificial stone workshops and factories in the first quarter of the twentieth century. Late 19th century and early 20th century housing architecture of Istanbul favoured the use of such artificial stones. The formulas for these artificial stones were imported by architects of European origin or of Ottoman ethnic minorities who were employed in Istanbul. Artificial stone was manufactured either as cast stone to be used as masonry blocks, or plastering techniques were applied in several coats. Today artificial stone is an object of historical significance to be conserved, and the original recipes are scientifically investigated. All of the plastic repairs in Maçka Palas were therefore preceeded by scientific research, which included the characterisation of the original materials and the determination of their physical and mechanical properties. This meant to obtain the technical data for designing and preparation of mixtures for repair mortars. Qualified labor was necessarily employed for the repair works, as poor workmanship distorts the decorative forms into false images, and degrades historic buildings. The physical properties of the repair mortars such as porosity, water absorption (by weight), coefficient of capillarity, drying rates, water vapour transmission, coefficient of linear expansion, as well as the mechanical properties should match those of the original components or parts to be integrated. Another concern here is that the repair mortar itself should not cause any chemical corrosion in the old fabric. Architectonic forms of the facades of the Maçka Palas were designed and created using artificial stone-. Ornamented artificial cast stone blocks were used in the walls, alternately with the brick courses. The ashlar imitations were formed using plastering techniques. The prevailing colour of the facade was obtained by using a pale grey cement as the binder mortar, most probably animal glue, turpentine, and mixture of yellow and red oxides were impregnated for repelling water and for general protection from weathering. Impregnation of this mixture has turned the colour of the facades into buff-grey. Balusters of the French windows were brownish pink due to the pigments which were used in the original recipe. Other decorative reliefs were creamy-white, yellowish brown or red in relation to the dyeing additives used. Also marble textures were created using painting techniques on plaster work for decorative purposes on the parapet walls of the windows.
Abstract (Original Language): 
İstanbul'un 20. yüzyıl başı tarihinin önemli bir yapısı ve ilk betonarme apartmanlardan biri olan Maçka Palas, Levanten mimar Giulio Mongeri tarafından İtalyan Büyükelçiliği lojmanları olarak tasarlanmış ve inşa edilmiştir. Cumhuriyetin kurulmasından sonra Büyükelçiliğin Ankara'ya taşınması ile bina, 1990 yıllarına kadar tanınmış politika ve sanat adamlarınca konut olarak kullanılmıştır. İlk betonarme strüktür, tasarımlanndaki hatalar ve betonun zayıf dayanımlı oluşu nedenleriyle, cepheleri korunarak yıkılmıştır. Bina yüzeyinde kullanılan yapay taş işçiliği, aslında 19. yüzyılda yoğun olarak kullanılmış, özellikle çeşitli çimentoların bağlayıcı, farklı kumların, taş pirinç ve tozlarının agrega olarak kullanılması ile geliştirilmiş bir tekniktir. Özellikle 19. yüzyıl ve 20. yüzyıl başlarında kullanılan bu teknik, bina cephelerinde eklektik mimari formların canlandırılmasında kullanılmıştır. Binalarda doğal taş görüntüsü veren bu teknik, Maçka Palas cephelerinde inorganik, organik katkı ve renklendiricüer (pigmentler) de katılarak uygulanmıştır. Bu ve benzeri uygulamalar da 20. yüzyıl başlarında daha çok İstanbul'da çok katlı binaların erken örneklerinde ve daha çok kentte yaşayan Avrupalı mimarlar eliyle gerçekleştirilmiştir. Bu makalede, söz konusu yapıda cephe koruması uygulamaları için gerekli malzeme ve teknik araştırmalar açıklanarak uygulama yöntemi anlatılmıştır. Bu tür yapılarda orijinal malzemelerin karakterizasyonu ve özellikle onarım harçlarında yer alan malzeme örneklerinin kimyasal, fiziksel ve mekanik özelliklerinin derinlemesine çalışılması gerekmektedir. Bina koruma işlerinde kullanılan onarım harçlarının, geçirgenlik, su emme, kapillarite katsayısı, kuruma oram, su buharı geçirgenliği, çizgisel genleşme katsayısı ve mekanik özelliklerinin, özgün malzeme niteliklerini karşılaması sağlanmalıdır. Maçka Palas cephelerinin arkitektonik şekilleri, yapay taş kullanılarak tasarlanmış ve buna göre uygulama yapılmıştır. Süslü yapay taş blokları ve elemanları, kargir duvarda tuğla ile birlikte duvar örgüsünde kullanılabilmektedir. Cephede elde edilen taş imitasyon blokları sıva teknikleriyle şekillendirilmiştir. Cephenin orijinal rengi, aslmda harç için kullanılan gri çimentodan kaynaklanmaktadır. Yapay taş karışımında hayvanlardan elde edilen zamk, terabentin, san ve kırmızı oksitlerin de kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu karışımın, dış koşullarda, iç yapıya kadar nüfuzu, cephenin genelde deve tüyü-gri renge dönüşmesine neden olmuştur. Binanın Fransız pencere-balkon parapetlerinde ise, orijinal karışımlara bağlı kalmarak kahverengimsi renk kullanılmıştır. Diğer dekoratif cephe kabartmalannda (rölyeflerde) krem-beyaz, sarı, kahverengi, ya da kırmızı renklendiriciler kullanılmısür. Özellikle cephede mermer doku oluşturan bölgelerde boyama teknikleri kullanılmısür. Bu tip durumlar özellikle pencerelerin parapet duvarlarında, dekoratif amaçlı, sıva üstü boyamalardır. Yapının cephelerinde kullanılan suni taşların karakterizasyonu yapılarak, uygun onanm ve bütünleme harçlan üretilmiş ve donatılı plastik onarım teknikleri uygulanmıştır. Yüzey erozyonu, kir ve kabuk nedeniyle suni taş cephede yok olmuş veya gizlenmiş formlar, boya katmanları altındaki özgün renkler, özenle araştınlarak formların ve renklerin restitüsyonu gerçekleştirilmiştir. Binanın hemen tüm yüzeylerinde ortaya çıkan kabuklanma ve kirlenme dört ayrı grupta sınıflandırılmıştır. Bunlar: 1. Bütün yüzeylerdeki toz, karbon, kil partikülleri gibi suyla yıkanarak temizlenebilen serbest ve yüzeyle kimyasal bileşime girmemiş kirler, 2. Yüzeydeki yaygın ince kabuk oluşumu, 3. Kabuk oluşumuna geçiş aşaması olarak düşünülen ve daha çok yüzeyin yağmur tarafından yıkanamayan konumlarında beliren, noktasal kabuk oluşumlarının gruplanmaya başlaması, 4. Korunaklı yüzeylerdeki kuru birikim yoluyla kalın kabuk oluşumu şeklindedir. Yapay taş blokların niteliğinin belirlenmesinde yedi ayrı örnek alınmıştır. Bu örneklerde yapılan makroskopik gözlemler, deneysel çalışmalar, mikroskopik gözlemler ve petrografik analizler ile, yanma kaybı, asit kaybı, nüfuz etme, suda çözülebilir tuzların nitelik analizi, sabunlaşma ve sabunlaşma sürecine girmeyen yağ analiz testleri yapılmıştır. Maçka Palas cephe koruma çalışmalarında kullanılan temizleme tekniklerini de dört grupta düşünmek olanaklıdır: 1. Atomize suyla yıkama, 2. Kimyasal temizleme, 3. Jel uygulamaları, 4. Mikro kumlama Bu uygulamaların dışında yapının tüm yüzeylerinde plastik onarımlar ve bütünleme teknikleri ile kayıpların giderilmesi gerçekleştirilmiştir. Silan-sloksan emülsiyonlarıyla birlikte pigment emdirme yoluyla renklendirme dünyada ilk kez bu yapıda uygulanmış bulunmaktadır. Bu yöntem, yapının ilk renginin opak boyalarla sonradan boyanarak örtülmesi yoluyla çevresel estetik sorunlarının yaratıldığı pek çok örnek durum için düşünülmeye değer bir seçenek oluşturmaktadır. Sonuç olarak, koruma uygulamalarında disiplinlerarası ortak çalışma ve dayanışma teknik bir zorunluluk kadar, aynı zamanda etik bir gerekliliktir. Bu dayanışma olmaksızın yapılan bilinçsiz müdahaleler, özgün nitelik ve ayrıntıların yitirilmesine yol açar. Bu nedenle, önemli bina koruma çalışmalarında edinilen araştırma bilgi ve deneyimlerin yayın yoluyla paylaşılması büyük önem taşımaktadır.
FULL TEXT (PDF): 
77-92

REFERENCES

References: 

BÖKE, R, GÖKTÜRK, H., CANER-SALTIK, E. (1996) Effect of Particulate
Matter on the Sulphation of Calcerous Stone in Humid Atmosphere
Containing Sulphur Dioxide, 8th International Congress on Deterioration
and Conservation of Stone, Proceedings (Volume 3) Berlin (30.9-4.10)
407-415.
FURLAN, V.? GIRARDET, F. (1988) Considerations on the Rate of
Accumulation and Distribution of Sulphurous Pollutants in Exposed
Stones, 6th International Congress on Deterioration and Conservation of
Stone (12-14) 341-345.
GOINS, E. S., WHEELER, G. S., WYPYSKI, M. T. (1996) Alkoxysilane Film
Formation on Quartz and Calcite Crystal Surfaces, 8th International
Congress on Deterioration and Conservation of Stone, Proceedings,
Berlin (30.9-4.10, Volume 3) 1255-1264.
LEWIN, S. Z. (1966) The Preservation of Natural Building Stones 1839-1965,
Art and Archaeology Technical Abstracts (6) 200-203.
PASLEY, C W. (1997, first published 1838) Observations on Lines, Donhead
Publishing, London.
REDDY, M. M., LEITH, S. D. (1994) Dry Deposition of Sulphur to
Limestone and Marble; Preliminary Evaluation of a Process Based
Model, The Conservation of Monuments in the Mediterranean Basin,
Proceedings of the 3rd International Symposium, Venice (22-25 June)
185-187.
STEIGER, M. W., DANNECKER, W. (1994) Determination of Wet and Dry
Deposition of Atmospheric Pollutants on Building Stones by Field
Exposure Experiments, The Conservation of Monuments in the
Mediterranean Basin, Proceedings of the 3rd International Symposium,
Venice (22-25 June) 174-177.
VICAT, L. J. (1997, first published 1837) Mortars and Cements, Donhead
Publishing, London.

Thank you for copying data from http://www.arastirmax.com