SOCIOSPATIAL SEGREGATION AND CONSUMPTION PROFILE OF ANKARA IN THE CONTEXT OF GLOBALIZATION
Journal Name:
- Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dergisi
Keywords (Original Language):
Author Name |
---|
Abstract (2. Language):
“Consumption patterns, although extremely elusive, are just as important to
tract as prices on the stock exchange. Douglas and Isherwood (1979, 89)
The ‘’Global City Hypothesis’’ argues that the economic restructuring
of the new global economy produces highly uneven and polarized
employment structure in urban society (1). Today, large global cities are
marked by unusually high levels of income inequality. The significant
increase in foreign investment and the arrival of the multi-national
corporations along with the major accounting, advertising, and marketing
firms and the fashion, design and entertainment industry caused changes
both in spatial and demographic configuration and the internal structure of
large metropolitan cities. The consequence of the economic restructuring is
‘class polarization’ characterized by a number of high income professionals
and managerial jobs, and a vast population of low income causal, informal
and temporary forms at the bottom. The effects of liberalization policies
resulted in unprecedented fragmentation and polarization within the
‘middle class’ with the worsening public sector functionaries as some
employees of the multinational firms had become wealthier (Kandiyoti,
2002, 5). This new wealth has engendered new social groups characterized
as ‘young professionals’ or ‘new job elite’ with an increasingly educated
cohorts of leading business with affluent lifestyles and consumption
patterns similar to their global counterparts. Though such changes
and processes occur to some extent in most developed world cities, the
approach by the global city theorists seems to be accepted as the valid and
elucidative pattern in general, and imposes a kind of generalization that
in reality there are more counter evidences even in leading world cities
and other metropolitan areas of the world which reveal different pattern
(Maloutas, 2007, 734).
The objective of the article is to measure empirically the impact of
globalization on reconfiguration of the sociospatial segregation trends in
Ankara during the late 1990s and beginnings of 2000s. The article examines
the relationship between the material and symbolic inequalities of different
social strata by employing the role in which individual (household)
engages in the labour market accompanied with a variety of measures as
income, expenditure, consumption patterns, for mapping and unmapping
the inequalities within its territorial and global context. This study can
be considered as an attempt to explain the increasing segmentation and
growing socio-economic inequalities brought by the wider economic
structuring of the world economy.
Not only income and earnings produced as a consequence of sphere
of production, i.e. labour market, but the sphere of reproduction
(consumption) and symbolic exchange mechanism is employed for the
measurement of sociospatial segregation of urban households living
in the Capital of the Nation, Ankara (2).By doing so, I try to create a
societal map of the social blocks based on the consumption pattern.
This makes the study, to some extent, closer to the wider perspective
suggested by Bourdieu (3) in which the social field is evaluated according
to the societal relation within the multidimensional space position
rather than the perspective that suggests that class relations are formed
solely with the social organization of the production (1984 [1979], 197).
In the study, the characteristic of the social field is not defined by the
attributes of the occupying social-economic classes rather it is defined
by the patterns of societal relations formed within the society (Güvenç
and Şenyapılı, 2003, 45). Instead of determining class position ex post,
the attitudes, societal behaviours and choice patterns of the social blocks
composed of employment status and occupational-aggregate categories,
are of importance in defining social topology. The nature of work, the
occupational milieu and its ‘economic’, ‘cultural’ and ‘organizational
specificities’ provide a basis of differentiation. The commonalities of their
location, their similar conditions of existence and conditioning, might
indeed result in similarities of attitudes and practices.
Findings reveal that stratification is heavily influential in urban structure
and in a similar vein, different stratum revealed distinctive groupings
in the urban space at the intermediary period of the late 1990s and the
early 2000s. There does appear some influence of the globalization in
the socioeconomic composition of households. There are marked social
polarization and rising inequalities between the social groups and this can
be measured empirically. The income inequality can easily incorporate
itself in the form of different class positions which is parallel with the
arguments set forth by the dynamics of the globalization. Additionally, this
patterning of stratification has shown highly uneven spatial segregation
appeared in the form of north-south division in Ankara. The managers,
professionals, big employers have grouped together in relation with highincome
part and more consumption in both technical and informational
goods, exhibiting a clear relationship between low-end households
composed mainly with the unskilled service workers, manual workers and
informals at the bottom. However, the presence of the public sector in midincome
position and older-age composition are taken as counter evidences.
In the study working for private sector supports “becoming poor” or
informality, not the “becoming rich”.
For the statistical explanation, Correspondence Analysis (CA) has been
used employing the statistics of the ‘Household Income and Consumption
Expenditure Survey’ (HICES) for Ankara collected by State Institute of
Statistics (SIS) in 1994 and 2001.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Küresel kent teorisi, ekonominin yeniden yapılanmasının kentin yerel
coğrafyasında tabakalaşma örüntüsünün farklılaşmasına, oldukça eşitsiz
ve kutuplaşmış bir istihdam profili oluşturduğuna dikkat çekmektedir.
Bir yanda, özellikle finans sektörü ve ihtisaslaşmış hizmetlerde çalışan
üst düzey profesyonellerden oluşan yeni bir tabakanın ortaya çıktığını,
diğer yanda ise niteliksiz işgücü talep eden işlerdeki artışın yeni dönemin
bir özelliği olduğunu ileri sürmektedir. Eşitsizliğin boyutları daha önce
görülmediği kadar artmış ve bu kutuplaşma kent mekanında kendini farklı
biçimlerde göstermeye başlamıştır. Liberalleşme politikalarının hayata
geçmesiyle, kamu sektörü çalışanlarının ekonomik sermayeleri gerilemiş,
çok uluslu şirketlerde, üst düzey yönetici olarak çalışan yeni katmanlar
oluşmuş ve bu durum orta sınıflarda önceden kestirilemeyen bir ayrışmaya
ve kutuplaşmaya yol açmıştır. Yeni servet “genç profesyoneller”, yada
“yeni meslek elitleri” olarak adlandırılan, öncü sektörlerde çalışan
iyi eğitimli yeni tabakanın elinde birikmekte ve bu kesimin tüketim
harcamaları, yaşam tarzları küresel muadilleriyle benzerlikler taşımaktadır.
Bu gelişmelerin çoklukla gelişmiş ekonomilere sahip kentlerde ortaya
çıktığı vurgulanmakla birlikte bu örüntünün dünyanın diğer kesimlerine
de yayılacağı, nüfuz edeceği, zemindeki farklılıkların bu anlamda
dönüşeceği türünden bir genelleştirmeyle karşı karşıyayız.
1980’li yıllarda Türk ekonomisinin dünya ekonomisine eklemlenmesi,
ithal ikameci politikaların terk edilerek yerine ihracata dayalı liberal
politikaların hayata geçmesi, toplumsal katmanlaşmayı etkilemiştir.
1980’lerde bilinçli olarak uygulanan liberalleşme ve özelleştirme, yeni
yaşam tarzları ve yeni elit tabakaları oluşturmuştur. Kentsel mekanın
üretilmesinde sermaye birikim süreçlerinin ivme kazanmasının gözden
kaçırılmayacak sınıf boyutu taşıdığı aşikardır. Uygulanan liberal politikalar
sonucunda orta sınıfların ayrışması gündeme gelmiş, tüm bunların
sonucunda kentin morfolojisi değişmiş, kent merkezindeki değişikliklerin
yanı sıra yeni zenginlerin kent merkezini terk ederek kontrollü sitelerde
giderek yer seçmelerini, kentin yeni yaşam tarzlarına uygun alışveriş
merkezleriyle, eğlence mekanları ve bunlarla ilintili yeni aktivelerle
donanmasına yol açmıştır. Diğer yanda ise yeni ekonominin sunduğu
fırsatlardan yaralanamayan geniş yığınların gelirlerinin azaldığı, toplumsal
hizmetlerin gerilediği, destek mekanizmalarının çöktüğü ve yoksullaşan
göçmen dalgalarının kentte geldiği bir süreç yaşanmaktadır. Bir bölünme,
toplumsal farklılaşma ekseni olarak sosyal sınıflar arasındaki eşitsizlikler
artmakta ve mekansal boyut kazanmaktadır. Plancıların bu eşitsizliklere
müdahale biçimleri geliştirirken öncelikle bu eşitsizliği yaratan süreçler,
mekanizmalar hakkında fikirlerinin olması beklenir. Çalışma, yeni liberalleşme evresinde sosyal sınıf temelli mekansal
farklılaşmanın Ankara kenti özelinde sayısal olarak sınanması girişimidir.
Türkiye’de toplumbilim alanında toplumsal örüntü, sınıfsal farklılaşma,
sınıf kültürü ve yaşam tarzlarını birlikte ele alan teorik ve ampirik
düzlemde gerçekleştirilmiş çok az çalışmanın olduğu genellikle kabul
edilmektedir. Bu alanları inceleyen az sayıdaki araştırmanın, kentin
bütününe yönelik değil, belli alanları yada belli grupları kapsadığı
görülmektedir. Bu eksikliklerin pek çok nedeni bulunmaktadır. Toplumsal
farklılaşma eksenleri olarak genellikle Türk modernleşmenin özgüllüğü,
kır-kent ayırımı, göç, köylülüğün çözülmesi, düşük sermaye birikimi,
sanayileşmeme nedenler arasında sayılabilir. Diğer tarafta ise sosyal
tabakalaşmanın mekansal boyutunun araştırılması ilkiyle kıyaslanmayacak
denli bir kısır alan olarak önümüzde durmaktadır.
Çalışma sosyal mekanın tüketim kalıpları bileşeniyle tanımlanmasına
dayalıdır. Plancıların gözden kaçırmaması gereken, içerisinde yaşadığımız
fiziki mekanın aynı zamanda barındırdığı grubun sosyal değerlerini ve
grup kodlarını içerdiğidir. Coğrafik olarak farklı sosyoekonomik statü
grupları kentin farklı mahallerinde yer seçmektedir. Her grubun içinde
yaşadığı mekan o grubun değerleri, tercihleri ve isteklerini kısaca dünya
görüşlerinden oluşmaktadır. Bu nedenle çalışma grup içi ve gruplar
arasında farklılıkların ve benzerliklerin oluşturduğu temsil biçimine
odaklanmıştır. Bu bağlamda çalışma, her biri farklı alanlar olarak
kuramsallaştırılan; küreselleşme, tabakalaşma, mekansal ayrışma ve
tüketim, bir araya getirme kaygısını taşımaktadır. Ankara kentinin, küresel
kent söylemi bağlamında sosyal tabakalaşma profilinin haritalanması,
faklı sosyal grupların oluşturduğu sosyomekansal farklılıkların, tüketim
kalıpları ve maddi yaşam koşullarıyla ilişkisi, etkilişiminin araştırılmasıdır.
Liberalleşme evresinde mekansal farklılığın nasıl bir sosyoekonomik
dağılıma ve tüketim kalıplarına karşılık geldiği incelenmiştir. Tüketim
alanının, bu çalışmanın bir ileri evresi olarak değerlendirilebilecek
“gündelik yaşam” ve “yerelleşme” çalışmalarına yol göstereceği bu
anlamda cesaret verici açılımlar sunduğunu çalışmanın bulguları ortaya
koymaktadır.
Çalışmada Devlet İstatistik Enstitüsünün “Hane halkı Gelir ve Tüketim
Harcamaları” anketleri kullanılmıştır. Anketler 1994 yılının tamamı ve 2001
yılının ilk üç ayına aittir. Bu anketler hane halkı ve hane halkını oluşturan
bireylerin gelir, tüketim harcamaları ve sosyoekonomik profillerine yönelik
ayrıntılı bilgiler içermektedir. Anketlerin mahalle ve ilçe bazında içerdikler
bilgileri kent mekanının sosyomorfolojik analizine imkan sağlamıştır.
İstatistiksel modelleme olarak Uyum Analizi (Correspondence Analysis) ve
Küme Analizi (Cluster Analysis) birlikte kullanılmıştır. Küme analiziyle
mahalleler gelir dilimlerine göre derecelendirilmiş ve ardından yeni bir
değişken olarak Uyum analizinde kullanılmıştır.
Sonuç bulgular, 1990 sonrası ve 2000’li yılların başında Ankara’nın sosyal
tabakalaşmanın ve mekansal izleğinin küreselleşme söylemine uygun
bazı özellikler taşımakla birlikte, modernleşme ve içsel dinamiklerin
baskınlığını ortaya koymaktadır. Geleneksel olarak kenti yoksul kuzey ve
varsıl güney yönünde kesen Samsun-İstanbul karayolu çalışmada farklı
sosyal katmanların ayrıcalıklı ve bağımlı sınıf konumlarını mekansal
anlamda belirlediğini göstermektedir. Önceleri çoklukla gelir değişkenine
bağlı olarak ortaya konulan bu coğrafi farklılık çalışmada gelirin yanı sıra
iş pazarına katılma, tüketim örüntüleri, tüketim alışkanlıkları ve kültürel
pratiklerle. Küreselleşmenin yarattığı sosyal ve mekansal farklılığın
etkisinin kentlere yansımasının zaman alacağı ve kentin mekansal bölünme
eksenin bu zaman süresinde değişeceği öngörüsünde bulunabiliriz.
FULL TEXT (PDF):
- 2
1-47