ARAGON’UN PARİS KÖYLÜSÜ ADLI YAPITINDA GERÇEK GÖRÜ İLE DÜŞSEL
GÖRÜ ARASINDAKİ KOŞUTLUK VE KARŞITLIK
Journal Name:
- Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi
Keywords (Original Language):
Author Name | University of Author | Faculty of Author |
---|---|---|
Abstract (2. Language):
Le Paysan de Paris de Louis Aragon publié en 1926, l’année où les blessures de la Première Guerre mondiale
est encore très vive et où l’Europe toute entière se tourne vers une nouvelle direction dite modernité ou
modernisme, se montre, avec Nadja d’André Breton, représentatif du Surréalisme. Le Paysan de Paris dans
lequel Aragon est en quête d’une nouvelle esthétique appelée “la mythologie moderne” est, d’un point
de vue, comme un témoignage réussi à travers les déambulation, qui promène le lecteur entre le réel et
l’irréel, le concret et l’abstrait, la forme et l’esprit...etc.. En effet, les surréalistes qui regardent le monde,
les choses non pas comme d’habitude mais d’une façon toute différente, par un prisme d’imagination
et ils leur attribuent une dimension imaginaire au-delà de leur apparence réelle. Ainsi, en les saisissant
profondément et en dévoilant leurs secrets qu’ils cèlent le poète et le philosophe dont la perception, le
rapport au monde et à la vie sont tout différent de ceux du commun, frayer la voie pour le surréel. Pendant
ce temps, se traduisent les associations et les oppositions entre la vision réelle et la vision imaginaire du
poète et le passage du réel à l’irréel se réalise à travers la corrélation de celles-ci. Et la puissance qui fait surgir
la surréalité naît de la relation dialectique entre elles. Tout en soulignant la perception toute différente du
poète, dans cet “univers irisé”, cet article cherche à révéler l’aventure de la vision réelle qui entraine la
vision imaginaire et à montrer l’association et l’opposition des objets auxquels l’auteur du Paysan de Paris
attribue une nouvelle identité pendant ses déambulations à Paris, imprégnées des rêveries et réflexions
poétiques et philosophiques.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Birinci Dünya Savaşı’nın hemen sonrasında bu savaşın yaralarının henüz taze olduğu 1926 yılında
yayımlanmış olan Aragon ‘un Paris Köylüsü (Le Paysan de Paris) adlı yapıtı André Breton’un Nadja adlı yapıtı
ile birlikte Gerçeküstücülüğün tanıtlayıcı yapıtlarından biridir. Aragon’un “modern mitoloji” denilen yeni
bir estetik arayışını da yansıtan Paris Köylüsü, okuyucuyu gerçek ve gerçekötesi, somut ve soyut, madde ve
düşünce arasında gezindiren ve yazarın Paris sokaklarında, pasajlarında, parklarında, bahçelerine başıboş
gezinmelerinin ürünü olan bir çeşit belge gibidir. Kendisini çevreleyen nesnelere ve dünyaya bakışı ve
bunlarla ilgili algısı sıradan insandan çok farklı olan şair ve filozof bu yönüyle onları çok derinden kavrayarak
ve sakladıkları yanlarıyla ilgili gizemleri çözerek “sürrealite”ye giden yolu açarlar. Bu süreçte şairin düşsel
görüsü ile gerçeksi görüsü arasında kimi zaman karşıtlıklar kimi zamanda koşutluklar ortaya çıkar. İşte
gerçeküstüyü açınlayan güç de, bu yanar döner evrende, düşlem prizmasından süzülen söz konusu karşıtlık
ve koşutluğun elbirliği yapmasıyla ortaya çıkar. Bu çalışma Paris Köylüsü’nün gezintisi sırasında gerçekten
gerçeküstüye geçişte düşsel görü ile gerçeksi görü arasındaki zıtlık ve koşutluğun üstlendiği işleve vurgu
yapmaya çalışmaktadır.
FULL TEXT (PDF):
- 19