A SHAWL TO REMEMBER: CYNTHIA OZICK’S NARRATIVE AGAINST FOR
GETTING IN THE SHAWL
Journal Name:
- Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi
Key Words:
Keywords (Original Language):
Author Name | University of Author |
---|---|
Abstract (2. Language):
In The Shawl (1990) Cynthia Ozick constructs a narrative of the Nazi genocide around women’s experience,
especially what it is like to be a mother in the time of the Holocaust. She creates a story about a Jewish
woman, Rosa, whose daughter Magda, is slaughtered and Rosa has never recovered from this perennial
shattering experience. After her identity as a mother has been disrupted and ultimately destroyed, she
becomes obsessively preoccupied with the memories of her dead daughter and fantasizes a relationship
with her. By forming the structural and symbolic center of the novella around the loss of Magda, Ozick
manages to claim that the Holocaust survivors continue to suffer not only because they repeat their
past experiences, but mostly because they start to define themselves by the absence of loved ones. By
emphasizing the absence of her daughter through her obsession and fixation with the shawl that she used
to wrap her in the concentration camp, Rosa creates a melancholic space that she can continue to live
as a mother to Magda. Living in the darkness of that space, Ozick poses questions regarding the survival
problems, such as feeling of guilt after surviving, lack of belief for the present or hope for the future. In
addition to analyzing the novella with the perspective that it fictionalizes a person’s compulsion to repeat
the traumatic event and thus creates an endless mourning as a reaction to the Holocaust, this article will
further the general criticism by focusing on being a mother during the Holocaust and how the survivors
cope with not being a mother anymore once the genocide is over.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
The Shawl adlı kısa romanda Cynthia Ozick Nazi soykırımı sırasında anne olmanın ne gibi zorluklar getirdiğini
anlatır. Yahudi bir anne olan Rosa, kızı Magda’nın gözü önünde katledilmesine şahitlik etmeye zorlanarak
kızının öldürülmesi hayatı boyunca unutamayacağı bir saplantı olarak hayatına dahil olur ve soykırımdan
kurtulduktan sonraki yaşantısını ölmüş olan kızı ile kurabileceği hayatı hayal ederek geçirir. Hikayenin
yapısal ve sembolik merkezini Magda’nın yokluğu üzerine kuran Ozick, Yahudi soykırımının sağ kalanların
hayatlarını etkilemeye devam ettiğini, çünkü kurtulanların sadece geçmişlerini şimdiki hayatlarında
tekrar etmekle kalmayıp kendilerini kaybettikleri sevdikleri ile tanımlamaya başladıklarını gösterir. Kızının
yokluğunu ve kendisinin bu yokluğu takıntı haline getirdiğini şala olan bağlılığı ile ifade eden Rosa, bu
saplantısı ile kendine melenkolik bir alan yaratır ve bu alanda Magda’nın annesi olarak yaşamaya devam
eder. Bu alan aracılığı ile Ozick, suçluluk duygusu, şimdiki zamana olan inançsızlık ve geleceğe dair ümitsizlik
gibi sağ kalanların yaşadıkları sorunları ortaya koyar. Bu makale, soykırıma tepki olarak geçmişte yaşanan
tramvatik olaylarını günümüzde tekrarlama eğilimi ve bunun sonunda sonsuz bir matem yaratmanın yanı
sıra, soykırım sırasında “anne” olmak ve soykırım sonrasında “anne” olmamak fikirlerini inceler.
FULL TEXT (PDF):
- 19