Evidences of Majaz in accordince with al-Mabsut by al-Sarakhsi
Journal Name:
- Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
Keywords (Original Language):
Author Name | University of Author | Faculty of Author |
---|---|---|
Abstract (2. Language):
The literature of the methodology of Islamic Law (Usul al-Fiqh) does not only study the subject of
“sources of law”; but also studies Linguistic discussions as well. The subject of “haqiqah-majaz”
also takes place in these discussions. al-Sarakhsi, in his book, known as “Usul al-Sarakhsi” which
discussed this subject, has counted five situations in a seperate chapter entitled “situations where
haqiqah is left”. These situations are listed as “significance of custom”, “significance of word”,
“significance of the syntax”, “significance of speaker‟s situation” and finally “the subject of the
speech”. In this article we discuss the reflections of these situations titled “evidences of the
figurative meaning” written in a book by al-Sarakhsi that is named as al-Mabsut. After discussing
these situations, we add to them a further two situations. These are “the impossibility of the real
meaning” and “declaration of intent”.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Fıkıh Usulcüleri eserlerinde, sadece İslam hukukunun kaynaklarını incelemekle yetinmeyip dil
konularını da ayrıntılı biçimde ele alırlar. Hakikat-mecâz konusu da bu tartışmalar arasında
önemli bir yere sahiptir. Serahsî, Usûlü‟s-Serahsî adıyla bilinen eserinde bu konuyu ele aldıktan
sonra “Sözün hakikat anlamının terkedildiği durumlar” adında bir başlık açarak şu beş durumu
sıralamıştır: “âdetin delâleti”, “lafzın delâleti”, “sözdizimi delâleti”, “konuşanın niteliğinden çıkan
delâlet” ve “sözün konusundan çıkan” delâlet”. İşbu makalede, “mecâz delilleri” adını da vereb ileceğimiz
bu beş durumun Serahsî‟nin furu eseri olan el-Mebsût‟taki yansımaları üzerinde durduk
ve bunlara iki durum daha eklenmesi yönünde bir teklifte bulunduk. Teklif ettiğimiz bu iki
durum şunlardır: “Hakîkî anlamın imkânsızlığı” ve “gerçek irade.”
- 23
35-58