TÜRKİYE’NİN ÜYELİĞİ VE AVRUPA BİRLİĞİ: KONSTÜRÜKTİVİST BİR YAKLAŞIM
Journal Name:
- Turkish Studies
Keywords (Original Language):
Author Name | University of Author |
---|---|
Abstract (2. Language):
La question de l’adhésion de la Turquie à l’Union européenne (UE) a suscité plusieurs débats. Un tel élargissement de l’Union est considéré comme inacceptable par certains européens, notamment par l’opinion publique française, l’Autriche, etc. Si bien que cette question est devenue un enjeu politique dans des campagnes électorales de certains politiciens européens, tel que Sarkozy qui a défendu ardemment, dans le cadre de sa campagne électorale, la position de ne pas admettre l’adhésion de la Turquie à l’Union européenne. Alors, une certaine hostilité à l’égard de l’adhésion turque est présente dans l’opinion publique et les médias européens en général. Malgré la volonté et les efforts faits par la Turquie, les pays de l’UE demeurent encore assez réticents en ce qui concerne l’adhésion turque. Accepter un pays qui a une population majoritairement musulmane dans l’Union implique de répondre à une autre question reliée à l’identité européenne : Ou est l’Europe ? C’est ainsi que certains citoyens des pays de l’UE perçoivent l’adhésion de la Turquie comme une menace à leurs valeurs et traditions chrétiennes. La Turquie est perçue par la plupart des Européens comme un pays porteur de l’héritage de l’Empire Ottoman. Dans cette optique, l’image de l’Empire Ottoman représente les luttes militaires, de domination territoriale ainsi qu’une suprématie politique, diplomatique et sociale qui a maintenu le contrôle du Moyen-Orient, de l’Afrique du Nord et de l’Anatolie pendant des siècles aux yeux des Européens. Ces développements démontrent l’importance d’aborder la question de l’adhésion turque avec une vision et une conception plus approfondies. En effet, l’adhésion turque pose des questions reliées à l’identité européenne Cet article analyse l’adhésion de la Turquie à l’UE selon l’approche constructiviste.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB)’ne üyeliği pek çok tartışmayı beraberinde getirmiştir. AB’nin bu şekilde genişlemesi gibi özellikle Fransız ve Avusturya kamuoyunda olmak üzere bazı Avrupalılar tarafından kabul edilemez olarak değerlendirilmiştir. Öyleki, bu konu bazı Avrupalı siyasetçilerin seçim kampanyalarında siyasi bir koz olarak kullanılmıştır. Örneğin Sarkozy kendi seçim kampanyasında Türkiye’nin AB’ye kabul edilmeyeceğini büyük bir kararlılıkla savunmuştu. Dolayısıyla Türkiye’nin AB’ye üyeliği konusunda Avrupa kamuoyunda ve medyasında belli bir olumsuz yaklaşımın bulunduğu görünmektedir. Türkiye’nin isteğine ve gösterdiği çabalara rağmen, AB ülkeleri Türkiye’nin adaylığı konusunda çekincelerini sürdürmektedir. Çoğunluğu müslüman bir nüfusa sahip bir ülkeyi AB’ye kabul etmek demek, Avrupa’nın kimliği ile ilgili bir soruya da cevap vermeyi gerektirmektedir : Avrupa neresidir? Böylelikle bazı AB üyesi ülkelerin vatandaşları Türkiye’nin adaylığını kendi Hristiyan değerlerine ve geleneklerine bir tehdit olarak algılamaktadır. Türkiye Avrupalıların çoğu tarafından Osmanlı İmparatorluğu’nun mirasının taşıyıcısı olarak algılanmaktadır. Bu bakış açısına göre, Osmanlı İmparatorluğu’nun imajı Avrupalılar’ın gözünde askeri ve toprak hakimiyeti ile ilgili mücadeleleri ve yüz yıllar boyunca Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Anadolu’nun kontrolünü elinde bulunduran siyasi, diplomatik ve sosyal bir üstünlüğü temsil etmektedir. Bu gelişmeler, Türkiye’nin AB üyeliğini daha derin bir vizyon ve kavrama ile ele alınmasının önemini göstermektedir. Esasen, Türkiyenin AB üyeliği Avrupa’nın kimliği ile ilgili soruları gündeme yeniden getirmektedir. Bu makalede Türkiye’nin AB üyeliği’ni AB açısından konstrüktivist yaklaşıma göre analiz edilecektir.
- 2