Journal Name:
- Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
Author Name |
---|
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
İnsan, sahip olduğu yetenekler sayesinde, kendi hal ve hareketlerini, bütün fiil ve davranışlarını değerlendiren ve yargılayan tek varlıktır. Bu durum onun en belirgin vasfıdır. İnsana özgü düşünce ve davranışlardan biri olan iyilik, ya da bunun karşıtı kavramlar, hep insan tarafından sorgulanmakta ve bu sorgulamalarla birlikte değerler sahasına girmektedirler. Buna göre insan amaçsız olarak rastgele hareket edemez. Eylemlerinde iyi ve kötüyü gözetmek, iyilerin fazilet, kötülerin de rezilet olduğunu düşünmek zorundadır.
Ahlâk felsefesiyle uğraşanlar, bu düşünceyi ahlâkî şuurun başlangıcı sayarlar. Ne var ki bu ahlâkî bilinç, ahlâk fenomenlerinin filozoflar-ca bir problem olarak ele alınıp incelenmesinden ve yazılmasından önce de mevcuttu. Nitekim ilkel kavimlerde ahlâk, toplum düzenini koruyan ve onu ayakta tutan en önemli faktör olarak daima var olmuştur. Felsefecilerin yaptığı, sadece onun üzerinde düşünmekten ibarettir.
O halde bütün toplumlarda iyi ve kötünün bulunduğu, iyinin ahlâkî, kötününse gayr-ı ahlâkî olduğu bilinen bir gerçektir. Ancak, gerek ilkel, gerekse modern toplumlarda olsun, birbirinden farklı birçok ahlâk anlayışı bulunmaktadır. Şüphesiz bu farklılık, tarihsel şartlardan, özellikle de ahlâkın dayanağını ve bir fiilin ahlâkî fiil olmasının koşullarını belirlemede kullanılan yöntemlerin çeşitliliğinden kaynaklanmaktadır.
- 1
291-310