Journal Name:
- Güvenlik Stratejileri Dergisi
Key Words:
Keywords (Original Language):
Author Name |
---|
Abstract (2. Language):
Being a rare resource today, water has come to bear
strategic importance. Civilizations have been hosted in areas with
water resources while stopping of the water resources resulted in
end of the civilizations, too. Obviously many wars were waged for
water throughout the history. As an integral part of the Middle East,
Turkey is situated in the very middle of the water issue experienced
with Syria and Iraq due to the Rivers Euphrates and Tigris, both of
which spring in its lands.
The proposal to transfer managing the Rivers Euphrates and
Tigris to an authority with an “international” status has been
brought in documents that are regarded road map for the EU
accession negotiations such as Accession Partnership Document
and the Regular Report issued by the European Union. The EU’s
interest in the Euphrates-Tigris Basins does not derive from its
want of water. Most of Europe is not in need of water resources; in
addition the Europeans perform well in managing water resources.
Rather, its interest emanates from the strategic character of the
basin. The EU must be intending to play an active role in issues
peculiar to the region such as military-geographical power, water
basins and Kurdish issue.
Within this context, Turkey shall not accept an international
management disregarding a national sovereignty for Fırat-Dicle
Rivers during the stage of full membership negotiations of Turkey
in the EU. As a nation, walking towards the target of EU by keeping
the rights that were gained as a result of a great struggle at the
international arena and the control mechanism instead of making
the evaluations for the rightful reactions against the treats raised
against our sovereignty and independence as the EU opposition
related to Sevres syndrome shall be deemed both as the legal and
self-respecting policy.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Günümüze kadar inkar edilemez bir gerçeklik olarak;
bulunduğu bölgede medeniyetler kurulan, tükendiğinde
medeniyetlerin yıkılmasına neden olabilen, uğruna savasılabilen
özelliği ile su, günümüzde kıt bir kaynak olusu nedeniyle, stratejik
bir madde özelliği tasır duruma gelmistir. Ortadoğu’nun bir parçası
olan Türkiye, sahip olduğu Fırat ve Dicle Nehirleri’nden dolayı
yasanan su sorununun merkezinde yer almaktadır.
AB ile müzakerelerin yol haritası niteliğindeki, Katılım
Ortaklığı Belgesi ve Avrupa Birliği Komisyonu Đlerleme Raporu gibi
bazı belgelerde, Dicle ve Fırat sularının yönetiminin “uluslararası”
özel statülü bir idare” ye devredilmesi talebi gündeme getirildi.
AB’nin Fırat-Dicle havzalarına ilgisi su ihtiyacından
kaynaklanmıyor. Avrupa’nın büyük bölümünde su ihtiyacı
bulunmuyor ve kıta su yönetiminde basarılı bir performans
sergiliyor. Buradaki ilgi, havzanın stratejik karakterinden
kaynaklanmaktadır. Askeri-coğrafi güç, su havzaları ve Kürt sorunu
etrafında kazanılacak pozisyonlar, AB’nin önemli ihtiyaçları
durumunda.
Bu bağlamda Türkiye’nin en önemli meselelerinden biri olan
AB'ye tam üyelik müzakerelerinde Türkiye, Fırat-Dicle Nehirleri için
ulusal egemenliğinin hiçe sayıldığı bir uluslararası yönetime razı
olmayacaktır. Ulus olarak, egemenlik ve bağımsızlığımıza yönelen
tehditlere karsı verilen haklı tepkileri Sevr sendromuna kapılmıs AB
karsıtlığı olarak değerlendirmektense, uluslararası arenada
mücadele edilerek kazanılmıs hakları ve inisiyatifi elden
bırakmadan, AB hedefine yürümek; hem mesru hem de onurlu bir
politika olacaktır.
FULL TEXT (PDF):
- 4
67-101