You are here

HÜDÂVENDİGÂR'I ANLAMAK: MEVLÂNA'NIN MİRASINI ANLAMANIN BİR YÖNTEMİ

UNDERSTANDING HUDAVENDIGAR: A METHOD OF UNDERSTANDING THE LEGACY OF MAWLANA

Journal Name:

Publication Year:

Author NameUniversity of AuthorFaculty of Author
Abstract (2. Language): 
Mawlana Jalalu'd-din Rumi was an outstanding mystical figure not only in the context of Islamic mysticism (Tasawwuf) but also in the context of universal mysticism as well. If one takes mysticism as a general phenomenon and discipline, the corpus of Rumi is full of striking accounts with respect to the essential subject matters of mysticism. On the other hand, Rumi, since he was also a scholar of Islam, took into account the basic Islamic doctrine in his works and, especially depending on Sufi sources, left a great Islamic legacy behind. Today, Rumi is recognized in the whole world as a great mystic poet and philosopher belonging to the Islamic tradition. Since the dominant character of language -specifically- in Sufi and -generally- mystical works is metaphorical, understanding these types of works and placing them in their actual mainstream of meaning requires an essential effort-to-understand. For this reason, misunderstanding -specifically- Sufi works and -generally- mystical works that came out in non-Muslim settings has been the fate of them and thus the fate of their authors as well. The same fate is valid for Rumi and his corpus. However, Rumi's corpus can find its essential meaning and avoid the old risk of being evaluated mistakenly when reevaluated in the light of Ahmad Faruqi Sirhindi's masterpiece called Maktubat, who was both a scholar and a sufi as a pinnacle figure of the Islamic science tradition. In the same sense, the letters (maktubat) of Sirhindi, who struggled against deviations from Islamic doctrine throughout his life that he lived in a mystical Indian environment, amount to the most competent and thus valuable commentary of Rumi's corpus. In other words, to put it a bit differently, one way to understand Rumi's entire corpus is paved by Sirhindi's Maktubat.
Abstract (Original Language): 
Mevlâna Celâleddin-i Rûmi, yalnızca İslam Mistisizmi (Tasavvuf) bağlamında değil, evrensel mistisizm bağlamında da zirve bir simadır. Mistisizmi genel bir fenomen ve disiplin olarak ele alırsak, Mevlâna külliyatı mistisizmin temel konuları itibarıyla son derece dikkat çekici muhasebelerle doludur. Öte yandan, Mevlâna, aynı zamanda bir İslam âlimi olması dolayısıyla eserlerinde temel İslami öğretiyi esas almış, özellikle de tasavvufi kaynaklardan beslenerek muazzam bir İslami miras bırakmıştır. Günümüzde bütün dünyada Mevlâna İslam geleneğine mensup büyük bir mistik şair ve filozof olarak tanınmaktadır. Özelde tasavvufi genelde de bütün mistik eserlerin baskın dil ve üslup karakteri metaforik olduğundan, bu tür eserlerin anlaşılması ve asıl anlam mecrasına yerleştirilmesi esaslı bir çaba gerektirir. Bu yüzdendir ki özelde tasavvufi eserlerin genelde de diğer dini gelenekler çevresinde gün yüzüne kavuşmuş mistik eserlerin yanlış anlaşılması, bu eserlerin ve dolayısıyla yazarlarının adeta kaderi olmuştur. Aynı durum Mevlâna ve külliyatı için de sözkonusudur. Ancak, Mevlâna külliyatı, İslami ilim geleneğinin zirve bir siması olarak âlim-sufi Ahmed Faruki Serhendi'nin şaheseri Mektubafın ışığı altında ele alınıp değerlendirildiğinde asıl anlam mecrasını bulabilmekte ve öteden beri gelen yanlış değerlendirilme tehlikesinden azade olabilmektedir. Bu anlamda, mistik Hint coğrafyasında ömür sürmüş ve hayatı boyunca İslami öğretiden tasavvuf kaynaklı sapmalarla mücadele etmiş Ahmed Faruki Serhendi'nin Mektubat'ı Mevlâna külliyatının en yetkin ve en değerli bir şerhi olmaktadır. Diğer bir deyimle, Mevlâna külliyatını anlamanın bir yolu, Serhendi'nin külliyatından geçmektedir.
163-200