Journal Name:
- İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Konferansları Dergisi
Author Name | University of Author | Faculty of Author |
---|---|---|
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
İslâmiyetten önceki Türklerde özel mülkiyet ile kamu mülkiyeti mevcut bulunmaktaydı. Eski Türkler hem göçebe hem de yerleşik hayatlarında bu mülkiyet hakkından faydalanmışlar, özel ve kamu mülkiyeti arasındaki bütünleşmenin sürdürülmesine büyük ölçüde yardımcı olmuşlardır. Bu konuda büyük sosyolog Ziya Gökalp'in mülkiyet anlayışı ile alâkalı sözleri şu şekildedir: "Türkler, hürriyet ve istiklâli sevdikleri için, iştirakçi (komünist) olamazlar. Fakat, eşitliği sevdiklerinden dolayı, fertçi de kalamazlar. Türk kültürüne en uygun olan sistem solidarizm yâni tesânütçülüktür. Ferdî mülkiyet, sosyal dayanışmaya yaradığı nisbette meşrudur. Sosyalistlerin ve komünistlerin ferdî mülkiyeti ilgaya teşebbüs etmeleri doğru değildir. Yalnız, sosyal dayanışmaya yaramayan ferdî mülkiyetler varsa, bunlar meşru sayılamaz. Bundan başka, mülkiyet yalnız ferdî olmak lâzım gelmez. Ferdî mülkiyet gibi, sosyal mülkiyet de olmalıdır. Cemiyetin bir fedakarlığı veya zahmeti neticesinde husule gelen ve fertlerin hiç bir amelinden hasıl olmayan fazla kârlar cemiyete aittir. Hulâsa, bu tür sefalete nihayet vererek umûmun refahını temin için her ne lazımsa yapılır... Demek ki Türklerin sosyal mefkuresi ferdî mülkiyeti kaldırmaksızın, sosyal servetleri kaptırmamak, umûmun menfaatine sarfetmek üzere muhafazasına ve üretilmesine çalışmaktır."
FULL TEXT (PDF):
- 1
147-156