You are here

GEÇ OSMANLI İNŞAAT ORTAMINDA “BİNÂ EMÎNLİĞİ”

“CONSTRUCTION CUSTODIANS” IN THE LATE OTTOMAN PERIOD

Journal Name:

Publication Year:

Author Name
Abstract (2. Language): 
“Construction custodian” existed starting from the early stages of the Ottoman Empire to its final periods, a position which occupied a special importance in the organization of construction activity. It is remarkable that he field of activity of construction custodian, which initially started as an office duty, extended to the fields of “architecture” and “contractor” services. The job description of the construction custodian, which sometimes overlapps with the job of the imperial chief architect, necessitates a redefinition and overview of job descriptions in the Ottoman construction activity of the late 18th century. However, it is difficult to state there were such efforts in the late Otoman period. The contents of jobs, which evolved within traditional forms using titles for positions in the field of construction, can be revealed today with a thorough examination of documented activities. It is unknown which of the duties of supervising the construction, providing financial solutions or ensuring the application of the technical requirements in the construction was among the responsibilities of the construction custodians in the Early Ottoman period. At the end of the 18th century, all of these duties, either a mix of them or only one, could be undertaken by the construction custodian in the buildings he worked at. Complex job descriptions which were re-organized for each building necessitate a new interpretation of the construction organization. While the criteria required for designation of the construction custodians varied for each building, the tendency in the career lines were also different. It is seen that both a janitor and a former architect could be appointed as the construction custodian of a building. When the construction custodian required to be knowledgeable about building construction, familiar with the “science of architecture” along with financial management and expenditure, a job conflict arose with the chief architect, a conflict of interests. In the Ottoman Empire of late 18th century, it was important for a building to be constructed for a single function with a fixed cost as a principle, where construction management rested on prominent personal activities. On the other hand, the challenge between master builders and imperial architects was another important problem of focus; where the rivalry among the construction custodian, the chief architect, and the master builder became inevitable under these circumstances. Without doubt, construction custodians were mainly building inspectors; however, they were also inspected, and tried for corruption or for actions inappropriate for their duty. For instance, a fortress construction built by the construction custodian in a way other than what was included in the project brief, was a reason for him to be dismissed. On the other hand, the construction custodians who became heavily indebted to bankers or construction gentry were also relieved of their duties. The construction records written by construction custodians both facilitate opportunuties to perceive the knowledge of these individuals about “science of architecture”, and to provide information about jobs undertaken by them, illustrating construction material of the era, specific problems of organization, and even conception of officials regarding contemporary political, cultural affairs. The conflicts experienced as of end of the 18th century due to the working style of the master builders and the defunct job description of the chief architect indicate that the organization was set to adapt a new working style. On the other hand, it can be considered that the new bureaucratic positions which emerged after Tanzimat had a significant role in the abolishment of the “construction custodian” as a position. Supervising the building, inspecting the building or providing finance for it were now also included in the job descriptions of various ministries. Consequently, as the construction organization moved away from its traditional structure, the “construction custodian” position became a poorly respected duty and began to be forgotten starting the mid 19th century.
Abstract (Original Language): 
Osmanlı’da mimarlık örgütlenmesinin önemli aktörlerinin yaptıkları işler ya da görevleri, kaynaklarda, çoğunlukla, genel tanımlamalarla ifade edilmeye çalışılmıştır. Sözgelimi, C.E. Arseven’e göre, binâ emînleri, Osmanlılarda büyük ve resmi binalar yapılırken onların inşaat masraflarının hesabını tutan, yapı malzemesini alan ve ustalarla amelelerin gündeliklerine bakan memurdur. Kâtibi ve muhâsibi olan binâ emînleri, erken ve klasik dönem Osmanlı’da büyük bir cami inşa edileceği zaman padişahlar tarafından önem verilen bir kişi olarak atanırdı. Binâ emînlerine mimarlar kadar önem verilir ve bu görev şerefli bir memuriyet sayılırdı (Arseven, 1975, 249). Bir yapının keşif ve planının yapılması gibi, teknik işler hassa mimarlar ocağının amiri mimarbaşıya aittir. Özellikle, hassa mimarlar ocağının en etkili olduğu klasik dönemde, inşa veya tamir edilecek binanın planı ve keşif bedeli hassa mimarları tarafından hazırlanırdı. Projeler kabul edildikten sonra inşaatı buna göre yürütmek de onların göreviydi. Büyük inşaatlarda hesapları görmek üzere, ayrıca bir de binâ emîni tayin edilirdi. Büyük binaların inşaat ve tamirinde mimarbaşı veya onun uygun göreceği hassa mimarı sadece inşaatın plana göre yapılıp yapılmadığına nezaret eder, para işine karışmazdı. Binanın bütün masrafları binâ emîni eliyle ödenirdi. Bina için gerekli malzemeyi ve işçileri tedarik etmek, yevmiyelerini ödemek onun göreviydi. Binâ emînleri tarafından tutulan masraf defterleri; büyük binaların ne zaman yapıldığını, malzemesinin nereden, ne miktarda ve kaç liraya getirildiğini, kaç işçi çalıştığını, bunlara ne kadar ücret ödendiğini, binanın kaça mal olduğunu gösteren önemli belgelerdir. Binâ emînlerinin bazen masrafları kısarak mimarbaşıları güç durumda bırakmalarına rağmen bu sistem etkili bir biçimde imparatorlukta uygulanmıştır. Sanatkâr statüsünde tutulmaya çalışılan mimarların, para işlerine karıştırılmayıp sorumluluktan uzak tutulmaları, onların sadece yapı inşa etme işiyle uğraşmalarına olanak sağlayan etkili bir yol olarak görülmektedir. Bu mekanizma, mimarın kendisini maddi nedenler yüzünden gelecek suçlamalara karşı koruması yönüyle de önemlidir. Sözgelimi, Mimar Sinan Süleymaniye Camisi’ni inşa ederken pek çok para çalındığı konusunda çıkarılan söylentileri işitince bunun hesabının kendisinden sorulamayacağını, bu konuda binâ emîninin cevap vermesi gerektiğini söyleyebilmiştir (Küçük, 1992, 179). İnşaat esnafının kontrol altında tutulması sadece mimarbaşıyla sınırlı kalmamıştır. Tevârîh-i Âli Osman tarihine göz attığımızda; Fatih döneminde bile binâ emînini ve yazıcısını teftiş ederek, hesap sorduklarını, mimarı hakir görerek kötülediklerini tespit edebiliriz (Barkan, 1972, 107). II. Beyazıt devrinde de İstanbul’dan ya da taşradaki yapıların inşaatları sırasında inşaatın yapıldığı yerden görevlendirilen binâ emînlerinin adlarına rastlanmaktadır. Bu durum, erken Osmanlı’da yapıların inşaatlarında mimarların dışında binâ emînlerinin görevlendirilmesine önem verildiğini göstermektedir (1) (Meric, 1958, 14-40). Bu dönemdeki binâ emînlerinin görevlerinin tanımları ve başmimar-binâ emîni ilişkileri ve bunlarla ilgili sorunlar konusunda fazla bilgi sahibi değiliz. Görev sadece yapıya nezaret etmekle mi kalıyordu? Yoksa geç dönemlerdeki gibi, inşaat için gerekli paranın bulunması konusunda binâ emîninden yardım alınıyor muydu? Özellikle taşradaki kale yapımları sırasında binâ emîninin varlığı inşaat esnafının bir yolsuzluk yapmaması için sadece caydırıcı bir önlem miydi? ve her yapı için binâ emîninin görev tanımı değişiklik gösteriyor muydu? Bu gibi sorular şimdilik yanıtsız kalmaktadır. Binâ emînlerine ait keşif ve icmâl defterleri bu ilişkileri açıklama konusunda yeterli değildir. Bu konuların bilinmesi, işin yapılışıyla ilgili olarak yöntem belirleme çabalarının belirlendiği binâ emînlerinin sultanla ya da vezirle yaptıkları özel yazışmalardan, şikayet için yazılan arzuhallerden sağlanabilir. Ancak, klasik dönemdeki binâ emînlerine ait kayıtlar, genellikle, keşif ve icmâl defterlerindeki hesaplamalardan, malzeme listelerinden ya da amele ve işçi ücretlerinden ibaret olduğu için inşaat alanındaki genel sorunlar ve binâ emînlerinin inşaat esnafı ve örgütlenmenin diğer bireyleriyle olan ilişkilerinin ne olduğu konusunda bilgi vermemektedir. Diğer taraftan, inşaat faaliyetlerinde, yolunda gitmeyen işlerin sultana doğrudan aktarılması ayrıcalığı klasik dönemde Mimar Sinan dışındaki mimarlarda pek fazla görülmemektedir (2). Klasik dönemde devlete ait yapıların inşaat sürecinin aksamasının, ödenecek bedellerin gecikmesinin, inşaat defterlerindeki kayıtlarla sınırlanması, kuşkusuz, dönemin sosyal yapısıyla da ilişkilidir. İnşaat ortamında konuşan, tartışan ve çatışan bir grubun varolmadığı düşünülebilir. Genellikle, bu dönemde uzlaşmalar ve kabullenmeler inşaat esnafının susmasını gerektirmiştir. Dolayısıyla, 18. yüzyılın sonlarına ait tekil belgeler, inşaat ortamının aktörleri tarafından, uzlaşmak yerine çatışma, geri planda kalmak yerine, karşılaşma ve susmak yerine, şikayet mekanizmasının geçmiş yüzyıllara göre tercih edildiği bir inşaat ortamının varlığını göstermesi açısından dikkate değerdir. Erken ve klasik dönem Osmanlı dünyasında binâ emîni ile ilgili sorular bilinmezliğini korurken, 18. yüzyılın sonlarına ait belgelerde, inşaat teşkilatı içinde önemli bir görev haline gelen “binâ emînliği”, görev tanımı açısından o günün şartlarında baş mimarın sorumluluklarıyla çakışan ve gerilim noktasına dönüşen ilginç bir hal alır. Bilindiği gibi, 18. yüzyılın sonları ve 19. yüzyıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti ve imparatorluğun bazı bölgelerinde inşaat alanının aktörleriçeşitlilik göstermiştir. İmparatorluğun son 150-200 yüzyılı boyunca inşaat faaliyetlerinin örgütlenmesi ve bireysel etkinliklerin önemi artmıştır. Dolayısıyla, imparatorluğun kuruluşundan bu yana yapıların inşa edilmesini kolaylaştıracak teknik şartları sağlayan ve en önemlisi yapının finansman kaynaklarını yönettiği ve yönlendirdiği kabul gören binâ emînlerinin 18. yüzyıldaki konumları, inşaat etkinliklerinin yapılışındaki temel değişimler nedeniyle kökünden sarsılmıştır. Bu sarsıntı ve değişimi kuşkusuz devletin kurduğu geleneksel mekanizmanın bir parçası olan mimar başı/mimar ağa da geçirmekteydi. Ünvanların aynı kaldığı, fakat statülerin ciddi değişime uğradığı bir dönemde binâ emînlerinin görev sınırlarının neler olduğu konusu belgeler yardımıyla bu makalede ortaya konmaya çalışılacaktır.
151-169

REFERENCES

References: 

ARSEVEN, C.E. (1975) “Bina emini”, Sanat Ansiklopedisi, c: 1, 4. Baskı, Milli
Eğitim Basımevi, İstanbul; 249.
ARTAN, T. (1998) “Beyhan Sultan Sahilsarayı”, Dünden Bugüne Beşiktaş,
Türkiye Ekonomik ve Toplumsal Tarih Vakfı, İstanbul; 64-65.
ATALAR, M. (1991) Osmanlı Devleti’nde Surre-i Hümayun ve Surre Alaylar,
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, İlmi Eserler, Ankara.
BARKAN, Ö.L. (1972) Süleymaniye Camii ve İmareti İnşaatı (1550-1557), Türk
Tarih Kurumu Basımevi, Ankara.
BAYKARA, T. (2002) “Türklüğün En Eski Zamanlar”, Türkler Ansiklopedisi,
c: 1, 277-307.
BAYRAM, S., TÜZEN, A. (1991) İstanbul-Üsküdar Ayazma Camii ve
Ayazma Camii İnşaat Defteri (Üsküdar, Sultan III. Mustafa Camii),
Vakıflar Dergisi, s: 22, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara;
199-288.BİLGİN, İ. (1994) Ürün Süreç İlişkisi, YTÜ Yayınları, YTÜ Mimarlık
Fakültesi Baskı İşliği, İstanbul.
BİLGİN, A. (2006) Osmanlı Taşrasında Bir Maliye Kurumu Bursa Hassa Harç
Eminliği, Kitabevi, İstanbul.
DEVELLİOĞLU, F. (2003) Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lugat, Aydın
Kitabevi, Ankara.
EMRE, N. (1937) Ahmet Refik’in Türk Mimarları Adlı Eseri Hakkında,
Arkitekt, İstanbul, 11-13: 451.
GÖKSOY, İ.H. (2002) Güneydoğu Asya İslam Ülkelerinde Türk İzleri,
Türkler Ansiklopedisi, c: 9; 618-631.
KÜÇÜK, C. (2001) “Bina emini”, Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c: 6,
İstanbul.
McGOWAN, B. (2004) Ayanlar Çağı, 1699-1812, Osmanlı İmparatorluğu’nun
Sosyal ve Ekonomik Tarihi, c: 2, Eren Yayıncılık Ltd. Şti., İstanbul; 761-
867.
MERİC, R. M. (1958) Beyazıd Camii Mimarı II. Sultan Bayezıd Devri
Mimarları ile Bazı Binaları Beyazıd Camii İle Alakalı Hususlar,
San’atkarlar ve Eserleri, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Türk
ve İslam Sanatları Tarihi Enstitüsü Yıllık Araştırmalar Dergisi II, 1957,
Ankara.
ORHONLU, C. (1981) Şehir Mimarları, Osmanlı Araştırmaları, (2) 1-30.
ÖZCAN, A. (2001) “Kapıcı”, Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, c: 24,
İstanbul; 345-347.
PAKALIN, M.Z. (1972) Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, 2. Baskı, Milli
Eğitim Basımevi, İstanbul.
PAMUKCİYAN, K. (2003) Ermeni Kaynaklarından Tarihe Katkılar-III
Zamanlar, Mekanlar, İnsanlar, Aras Yayıncılık, İstanbul.
REFİK, A. (1977), Türk Mimarları (Hazine-i Evrak Vesikalarına Göre), Sander
Yayınları, İstanbul.
ŞENYURT, O. (2006) Türkiye’de Yapı Üretiminde Modernleşme ve Tahhüt
Sisteminin Oluşumu, yayınlanmamış doktora tezi, Yıldız Teknik
Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
TANYELİ, G. (2000) 18. Yüzyıl Osmanlı Mimarlığı’nda Yapım Süreci: Laleli
Külliyesi Örneği, Celal Esad Arseven Anısına Sanat Tarihi Semineri
Bildirileri, Mimar Sinan Üniversitesi, İstanbul; 317-326.
YERLİKAYA, İ. (1999) Tanzimattan Önce Osmanlı Devletinde Belediye
Hizmetleri, Osmanlı Ansiklopedisi, der. Güler Eren, Yeni Türkiye
Yayınları, Ankara; 130-144.

Thank you for copying data from http://www.arastirmax.com