OTTOMAN HEALTH INSTITUTIONS DURING THE WESTERNIZATION PERIOD
Journal Name:
- Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dergisi
Key Words:
Keywords (Original Language):
Author Name |
---|
Abstract (2. Language):
Until the beginning of the nineteenth century, which is known to cover the years
Architecture of Westernization in the Ottoman Empire, the Ottoman health institutions
maintained their medieval character in regard to both the science of medicine
in practice, and the planning of the buildings where this science was being
practiced. These Ottoman hospitals, known under various names such as
Bimarhâne, Tımarhane, and Dâr-üş Şifâ, kept their traditional forms
which consisted of rooms around a central courtyard, reminiscent of the classical
medrese plan, until the nineteenth century (Figures 1-6).
Health care in the Empire was considered a social aid problem which was taken
care of by pious foundations, and not as an official public service for which the state
was responsible. This attitude continued until the throning of Selim the Third
in 1789, when military and social institutions were begun to be modernized
under the authority of the state. The initial medical reforms were started within
the new military organizations, founded against the outmoded "Janissary" army,
and modeled after Western examples with the aid of foreign experts.
A new Imperial School of Military Medicine and Surgery, established during
the reign of Mahmud the Second, and enlarged in 1839 under the guidance of
Austrian doctors, became the first important medical school in the Empire, while
the first non-military public health institution was established in 1843, with the
orders of Bezm-i Alem Valide Sultan: mother of Sultan Abdiilmecid. Bezm-i
Alem Guraba-i Miislimht Hastahanesi as it is called, this first Ottoman public
hospital in Western terms is reminiscent of the large military barracks of nineteenth
century, with its large central court encircled by closed corridors and large wards
opening into these corridors (Figures 7,8). This plan layout which seems to be
unfit for proper isolation of various contagious diseases, was repeated once
more by the transformation of an old military barrack into an army hospital
during the course of the Crimean War (1853-1856) (Figures 9,23).
During the later part of the nineteenth century, a new development was seen in
hospital designs, where better isolation of contagious diseases was obtained in
private, self-contained pavilions, grouped within large gardens. The first example
of such a solution in the Ottoman Empire was attained with the establishment
of "Hamidiye" Children's Hospital in 1898 (Figures 10-14). Built by the order
of Abdiilhamid the Second, upon the death of his beloved daughter Hatice Sultan,
the "Hamidiye" Children's Hospital is a charming complex of small pavilions
all in children's scale, planned in a strictly geometrical layout and surrounded by
rare trees and flowers. However, the servicing of the pavilions in open air, and
especially the traffic of food and beverage from the single kitchen during rainy
days has proved to be a serious drawback in such a planning.
Thus, a more utilitarian solution was attempted in the design of the Numune
hospital belonging to the Imperial College of Military Medicine in Haydarpaşa,
which was only partially completed in 1902. The building, as conceived personally
by Dr.R.Rieder who was called in from Germany to organize the Imperial
Medical School, was designed as part of the new military medical college in
Haydarpaşa, where the medical students were expected to practice. The plan
layout which seems to bring together the closed corridor system around a central
courtyard and double storey, rectangular pavilions, connected to this corridor
from their narrow ends, thus, strictly controlling the entrances, give an impression
of radical improvement over the previous hospital layouts (Figures 24-34).
Unfortunately, due to inadequate funds, the Numune Hospital of Dr.Rieder
was only partially built, never therefore able to operate in its full capacity and
efficiency.
OSMANLI SAĞLIK KURULUŞLARI (ODTÜ MFD 1988) 141
The last of the Ottoman health institutions was begun to be built in 1911, only
to be completed in 1943, during the Republic. This was conceived as an annex
to the inadequate Bezm-i Alem Guraba-i Müslimîn Hospital, and it was designed
as a complex of multi-storey private pavilions,, interconnected by closed corridors
on the ground level, in groups of three (Figures 35-40). Since indoor circulation
is restricted to three interconnected pavilions each time, and that only at the
ground level, the drawback of open air circulation which was observed in
"Hamidiye" Children's Hospital seems to be a particular feature of the new
Guraba Hospital as well.
In spite of their inadequate plans and their insufficient organization the Ottoman
health institutions of the nineteenth century have successfully fulfilled their task
of being transitional establishments, paving the way to contemporary medical
practice.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Üçüncü Selim'in 1789'da tahta geçmesiyle başlayan Batılılaşma dönemine kadar
Osmanlı sağlık kuruluşları hem tıp uygulamaları, hem sağlık koşulları, hem de
hastane yapılan açısından ortaçağda geçerli olan ilkel görünümlerini
korumuşlardır. Kendinden önceki Selçuklu tıp uygulamalarına dayanan Osmanlı
sağlık kuruluşları, biçimsel olarak da Selçuklu sağlık yapılarını yinelemişler,
bu nedenle, Osmanlı hastaneleri, medrese planlarını anımsatan, bir orta avlu
çevresine dizili odalardan oluşmuş geleneksel formlarını Batılılaşma dönemine
kadar sürdürmüşlerdir (Bolak, 1950, 31). Bimarhane, Dâr-üş Şifâ, Timarhâne
gibi adlarla tanımlanan Osmanlı sağlık kuruluşlarının personeli cerrah, hekim,
eczacı ve kehhal (göz hekimi) gibi uzmanları da içermekteydi.
Osmanlı toplumunda bir sosyal yardım kurumu olarak benimsenen sağlık
kuruluşları, devletin sağlamayı yükümlendiği resmi servis birimleri olarak değil,
saltanat soyluları ile varlıklı vatandaşların, vakıf yolu ile topluma bağışladıkları
hayır kurumlan olarak gerçekleştirilmişlerdir (Fişek, 1971, 9). Bu durum
ondokuzuncu yüzyıl başlarına dek süregelmiş, ancak bundan sonra sağlık
kuruluşlarının devlet sorumluluğu altında yeniden düzenlenmesine, Batı'daki
çağdaş tıp anlayışına uygun sağlık Örgütlerinin ve yeni hastanelerin
gerçekleştirilmesine başlanmıştır.
Batılılaşma döneminden Önceki önemli Osmanlı sağlık kuruluşlanndan bazıları
şunlardır (Bolak, 1950, 32-40; Şehsuvaroğlu, 1960,1224-1226):
Bursa Birinci Beyazıd Dâr-üş Şifâsı: Kentin Türklerce ele geçirilişinden doksan
üç yıl sonra, 1399'da bir hamam ve bir tabhâne iîe birlikte yapılmış, ondokuzuncu
yüzyıl ortalarına kadar bir çok kez onanlarak kullanılmış, çağdaş bir anlayışla
gerçekleştirilen Ahmet Vefik Paşa Hastahanesi'nin kullanıma açılmasından sonra
terkedilmiş ve bakımsızlıktan yıkılmıştır (Resim 1).
İstanbul Fatih Dâr-üş Şifâsı: İkinci Mehmet tarafından, Fatih Külliyesi içinde,
1470 yılında, bir hamam, bir mutfak ve bir çamaşırlıkla birlikte yaptırıldığı
bilinmektedir-. Ondokuzuncu yüzyıla kadar kullanılan, ancak, geçirdiği çeşitli
yangın ve depremler nedeniyle yıkılan dâr-üş şifânın caminin güneydoğusunda
yapıldığı saptanmıştır. Kare planlı bir orta avluyu çevreleyen revaklann gerisinde
dizili, kubbeli odalardan oluşan yapının bir tıp medresesi görevini de yürüttüğü,
bu nedenle, gerekli sağlık personeli dışında bir çok tıp öğrencisini de barındırdığı
anlaşılmaktadır (Resim 2).
124 (ODTÜ MFD 1988) YILDIRIM YAVUZ
Resim 2. İstanbul İkinci Mehmed Külliyesi
Planı. Dâr-üş şifâ soi-üst köşede, A numarayla
gösterilmiştir (Kubatı, 1980,143).
E1S Resim 3. Edirne İkinci Beyazıd Külliyesi planı.
Dâr-üş şifâ üstte 1 ve 2 numaralarla, Tıp
medresesi buna bitişik olarak 4 numara ile
gösterilmiştir (Goodwin, 1971).
Resim -1. İstanbul-Haseki Dâr-üş Şifâsı planı
(Bolak, 1950).
Edirne İkinci Beyazıd Dâr-üş Şifâsı: Tunca nehri kıyısında, tkinci Beyazıd
tarafından 1486-1494 yılları arasında yaptırılan külliyenin bölümlerindendir.
Onsekiz odalı bir tıp medresesiyle birlikte yaptırılmış olan dâr-üş şifânın da
çeşitli büyüklüklerde onsekiz odası ve bir mutfağı bulunmakta, birinden diğerine
geçilen iki avlu çevresinde çözümlenmiş olan planı, değişik geometrik formları
başarılı bir biçimde bir araya getirmesiyle dikkati çekmektedir (Resim 3).
Yirminci yüzyıl başlarına kadar kullanıldığı belirtilen dâr-üş şifânın, vakfiyesine
göre, aralarında üç hekim, iki kehhal, iki cerrah, bir dişçi ve bir ahçı da bulunan
yirmibir kişilik personeli olduğu, hastaları tedavi amacıyla haftada üç gün
konserler verildiği anlaşılmaktadır. (Goodwin, 1971, 148-149).
İstanbul Haseki Dâr-üş Şifâsı: Kanuni Süleyman'ın karısı Hürrem Sultan'ın
" emriyle, Mimar Sinan tarafından 1539 yılında gerçekleştirilmiştir. Köşeleri
pahlı, kare bir avlunun üç yanını çevreleyen, iç içe iki dizi olarak planlanmış
ondört oda ve iki eyvandan oluşan yapı günümüzde Sağlık Bakanlığı'na bağlı
bir dispanser olarak kullanılmaktadır (Resim 4).
İstanbul Süleymaniye Dâr-üş Şifâsı: Kanuni Süleyman'ın 1550-1557 yılları
arasında Mimar Sinan'a yaptırttığı Süleymaniye Külliyesi'nin parçalarından olan
dâr-üş şifâ, yanındaki tıp medresesiyle birlikte, 1555'de İşletmeye açılmıştır.
Revaklarla çevrili bir çift dikdörtgen avlu çevresine dizili, çeşitli büyüklükteki
odalardan oluşan yapı günümüzde din okulu olarak kullanılmaktadır. Yine revaklı
bir avlu çevresine dizili odalardan oluştuğu bilinen tıp medresesinin ise günümüze
kadar ancak tek bir kanadı gelebilmiştir. Onarılarak bir doğum dispanseri
biçiminde kullanılmakta olan medresenin bu kanadının karşısına üç katlı yeni bir
doğumevi yapılmıştır (Resim 5).
İstanbul Sultan Ahmet Dâr-üş Şifâsı: Onyedinci yüzyılda yapılmış tek Osmanlı
hastanesi olan Sultan Ahmet Dâr-üş Şifâsı, Birinci Ahmet Külliyesi'nin
parçalarmdandır. Hipodrom'un güney ucunda, bugünkü İktisadi ve Ticari İlimler
Akademisi'nin yerinde, bir imaret ve bir tabhane ile birlikte, 1616 yılında
gerçekleştirilmiştir. Yirminci yüzyıl başlarında yıkılan dâr-üş şifânın revaklarla
çevrili, kare bir avlunun dört yanma dizilmiş yirmiyedi oda ve bir mutfaktan
oluşmuş, tek katlı bir yapı olduğu bilinmektedir (Resim 6).
FULL TEXT (PDF):
- 2
123-142