SUFISM I N TURKISH POETRY AFTER TANZİMAT PERIOD
Journal Name:
- Turkish Studies
Key Words:
Keywords (Original Language):
Author Name | University of Author | Faculty of Author |
---|---|---|
Abstract (2. Language):
Until Tanzimat period, Sufism has an important place in Turkish poetry tradition. The importance of Sufism starts to diminish since the period of Tanzimat. Şinasi, Ziya Paşa and Namık Kemal's poems, which form the first period of Tanzimat, reveal a duality due to interaction between the existent Western ideas and the concept of Sufism. In the second period of Tanzimat, the influence of Sufism starts fade out in poetry. In Recaizade M. Ekrem's poems, the concepts of Sufism point to the pantheism, where in Abdulhak Hamid's poems, they point to the metaphysical fear. With Servet-i Funun poems, the concepts in Sufism are emptied, and they are filled with opposite ideas. Cenab Sahabeddin does this with an agnostic attitude, and Tevfik Fikret does it with the attitude of an unbeliever. Constitutional Monarchy era poems seem to be in a different attitude about Sufisim. This situation shows that Sufism is no longer a common ground in Turkish poetry. Riza Tevfik follows the foot steps of Abdulhak Hamid and Tevfik Fikret. Because it represents the national past, Yahya Kemal includes Sufism in his poems to revive the past. Mehmet Akif, as a poet committed to the Islamic Mysticism, includes Sufism directly in the initial and the final stages of his poems, and indirectly for the rest of it. The concepts of Sufism are taken off from the content of poetry in the Republic era of Turkey. In a sense, Necip Fazil allows the revival of Sufism in his poems. It is seen that Asaf Halet Celebi, and espeically, Sezai Karakoc have taken this revival to more advanced stages. The form in these poets' poems is new, however they contain the concepts of Sufism. Albeit, Sufism has become animportant integral part of the content of Turkish poetry although it is partial.
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Türk şiir geleneğinde Tanzimat dönemine kadar tasavvufun önemli bir yeri vardır.Tanzimat dönemi edebiyatının birinci devresini oluşturan, Şinasi, Ziya Paşa ve Namık Kemal'in şiirlerinde tasavvufi anlayış ile Batılı fikirlerin bir arada olmasından kaynaklanan bir ikilik ortaya çıkar. Tanzimat dönemi edebiyatının ikinci devresinde tasavvufun şiirin içeriğinden uzaklaşması daha ileri bir seviyeye ulaşır. Tasavvufla ilgili kavramlar, Recaizade M.Ekrem'in şiirinde panteizme işaret eder; Abdülhak Hamid'in şiirinde ise metafizik ürpertiyle ilgilidir. Servet-i Fünun şiiriyle birlikte tasavvufla ilgili kavramların içi boşaltılır ve tasavvufa zıt bir içerikle doldurulur. Bunu Cenab Şahabeddin agnostik, Tevfik Fikret ise inkarcı bir tutumla gerçekleştirir. Meşrutiyet devri şairlerinin tasavvufla ilgili farklı tutumlar içinde olduğu görülür. Bu durum tasavvufun Türk şiirinde artık ortak bir temel olmaktan çıktığını göstermektedir. Rıza Tevfik Abdülhak Hamid ile Tevfik Fikret'i takip eder. Yahya Kemal, milli mazinin iç boyutunu teşkil ettiği için, maziyi canlandırmak için yazdığı şiirlerinde tasavvufa yer verir. Mehmet Akif ise İslam'a gönülden bağlı bir şair olarak tasavvufa şiirinin başlangıç evresiyle son evresinde doğrudan, büyük kısmında ise dolaylı olarak yer verir. Cumhuriyet devri Türk şiirinde tasavvuf şiirin içeriğinden neredeyse bütünüyle çekilmiştir. Necip Fazıl yazdığı şiirlerle bir bakıma tasavvufun şiirin içeriğinde yeniden dirilmesini sağlar. Asaf Halet Çelebi'nin ve özellikle Sezai Karakoç'un bu dirilişi daha ileri bir seviyeye ulaştırdığı görülür. Bu şairlerin şiirlerinde biçimin yeni olmasına mukabil, içerik tasavvufla ilgili bir öz taşımaktadır.Böylece Türk şiirinde tasavvuf kısmi de olsa yeniden içeriğin önemli bir unsuru haline gelir.
FULL TEXT (PDF):
- 3
526-572