Buradasınız

YAŞAMIN ANLAM OLANAKLARI OLARAK ETİK

Journal Name:

Publication Year:

Author NameUniversity of Author
Abstract (Original Language): 
Antik düşüncede insan kendi var oluşunu varlıktan ayırmadı. Bu hiç kuşkusuz insanı merkeze alan Sofist kavrayış için de geçerlidir. İstisnalar dışında onlar, genel olarak, insanın sahip olduğu çeşitli düşünce ve anlayışların doğaya uygun olmaması bakımından geçerliliklerinin de olmadığını iddia ediyorlardı. Başka bir ifadeyle, Sofistler thesei ile phusis arasındaki ayrımdan hareketle insanın kendi çıkarlarını korumak için koymuş olduğu her türlü yasa ve geleneği kökten bir eleştiriye tabi tutuyorlardı. Özgür- köle, aşağı sınıf-yukarı sınıf, kadın- erkek gibi her türlü ayırım, onlara göre, aslında doğaya aykırı ayırımlardı. Özetle; yaşamın anlam olanakları -ki biz bugünkü bakış açısından hareketle onları ister onaylayalım isterse karşılarında yer alalım-varlığın içinden araştırılıyordu. Oysa; var olana özne dolayımında uzanma ile var olana varlığın içinden uzanma birbirlerinden bütünüyle farklıdır, hatta birbirlerine taban tabana karşıttır denilebilir. Çünkü; birincisi, kendisine içkin olan ayırıcı, yadsıyıcı ve bölücü düalizm ile çevrelenmiştir. O nedenle; varlıktan ayrılma aslında, insanın kendi tarihinde gerçekleştirdiği en büyük düşünsel kopmadır. Ve her ne kadar bazıları özne-nesne ayrımından hareket eden anlayışı Yeniçağın başlangıcına işaretlese de insanın kendi varlığının anlam olanaklarını varlığın içinden değil de "Özne"den hareket ederek aramasının başlangıcı olarak felsefi düşünceden kopuşun gerçekleştiği dinsel momenti verebiliriz ki bu da yaklaşık olarak Plotinosçu kavrayışın yeşerip gelişmesi ile onu izleyen Hıristiyanlığın doğuşuna denk düşer. Bundan sonra, denilebilir ki, insan kendi yaşamını anlamlı kılma yolundaki tüm çabasını özne merkezli, ki bu esas olarak Yeniçağa gelinceye değin dinsel özne yani Tanrı olmuştur, bir kavrayış içinden gerçekleştirmeye çalışmıştır. Doğan Özlem'in Etik-AhlâkFelsefesi- adlı çalışması işte en başta bize yaşamın anlam olanakları olarak çeşitli etik anlayışları böyle bir tarih bilinci içerisinde veriyor.
169
173