Journal Name:
- Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
Author Name | University of Author | Faculty of Author |
---|---|---|
Bookmark/Search this post with
Abstract (Original Language):
Bugünkü adıyla Denizli, antik çağda Büyük Şark yolunun geçtiği Likos vadisinin üzerinde bulunur. Adı geçen coğrafya, Helenistik dönemde Suriye kralları tarafından Laodikya ismiyle yerleşim yeri haline getirilerek önemli bir ticaret merkezi konumuna gelmiştir. Stratejik önemini tarih boyunca kaybetmeyen bölge, Avrupa'dan Asya'ya veya Asya'dan Avrupa'ya geçmek isteyen toplulukların yol güzergâhlarını oluşturmuştur. Bu durum ise, Denizli yöresinin çeşitli topluluklara ve dînî inanışlara ev sahipliği yapmasında önemli bir etken olmuştur.
1954-1959
yıllar
ı arasında Beycesultan höyüğü'nde yapılan kazı, bölge tarihinin Kalkolitik dönem'den Tunç çağına kadar uzandığını bize göstermektedir1. Höyük'deki buluntular, burada yaşayan insanların göçebe olmadıklarını, dokumacılığı ve madenden eşya yapmayı bildiklerini ve tarımla uğraştıklarını ortaya koymaktadır2. Aynı döneme ait tarih öncesi inançları değerlendirme noktasında, Anadolu'nun çeşitli yerlerinde yapılan kazılarda ortaya çıkan kült odaları ve buluntular, Beycesultan höyüğü'nde bulunan eserlerle paralellik arz eder. Höyükte bulunan boğa kabartmaları ve stilize boğa boynuzlan, boğanın verimlilik tanrısının kutsal hayvanı ve sembolü olduğu fikrini vermektedir. Daha sonraki yüzyıllarda Anadolu'da Kibele Mltürünün oluşmasını sağlayan Ana tanrıça, bu kalıntılarda genç, doğuran ve yaşlı kadın göğsü resimleri ile sembolize edilmektedir. Ortaya çıkan boğa başı ve boynuzlan, bazı hayvanların kutsal sayıldığı ve kurban edildiğini büdirmektedir3.
FULL TEXT (PDF):
- 1
331-335