Buradasınız

EĞİTİM VE YÖNETİMDE SEVGİ FAKTÖRÜ

Journal Name:

Publication Year:

Author NameUniversity of AuthorFaculty of Author
Abstract (Original Language): 
1- SEVG İ NEDİR ? Sevgi; mahiyet itibarıyla psikolojik bir olaydır. Bu sebeple görülemez, gösterilemez, deneye sokulamaz. Ancak değişik tezahürlerle kendini belli eder. Bu tezahürler (davranışlar) yerine göre saygı, şefkat, merhamet, yardım ve benzeri isimler alırlar. Sevginin azlığı (zayıflığı) ve çokluğu (kuvvetliliği) de işte bu davranışlarla ölçülebilir ve değerlendirilebilir. Sevgiye İhtiyaç Sevgi, ruhun temel gıdalarından birisidir. Beden sağlığı için nasıl maddî gıdalara (ekmek, su ve havaya) ihtiyaç varsa ruh sağlığı içinde aynı şekilde manevi gıdalara (iman, ibadet ve sevgi gibi gıdalara) ihtiyaç vardır. Sevgi, ruhî ve içtimâi (Psikolojik ve sosyolojik) bir ihtiyaçtır. İnsan sevgisiz yaşayamaz, yaşaması düşünülemez bile. Her insan bir başkasını sevmek ve bir başkası tarafından da sevilmeye muhtaç yaratılmıştır. Mesela çocuğun annesi tarafından sevilmeye, annenin de çocuğunu sevmeye ihtiyacı vardır. Çocuğun "anneciğim..." diye sarılmaya; annenin de "yavrum..." diye onu kucaklamaya ihtiyacı vardır. Onların bu kucaklaşma ve sarılma esnasındaki rûhî doyumun yüksekliğini kendilerinden başkası anlayamaz ve kavrayamaz. Çünkü bu haz; öğrenmekle değil, ancak yaşanmakla tadılabilecek bir hazdır. Biyolojik sağlık, nasıl alınan gıdaların cinsine ve miktarına göre değişiyorsa, ruh sağlı¬ğı da kezâ sahip olunan sevginin cinsine ve derecesine göre değişiklik gösterir. Dînî ve içtimâi gözle bakıldığında insan ruhunu en yüksek seviyede doyuma ulaştıran sevginin; menfaatten uzak, dînî terimle, sırf Allah rızasına dayalı sevgiler olduğu görülecektir. Bu açıdan lokantalar nasıl midenin doyum yerleri ise mâbedler ve Allah rızasına dayalı yapı¬lan sohbet yerleri de ruhun doyum yerlerini oluşturmaktadır. Doyum; huzur ve sükûnun temelini teşkil ettiğinden, iyi dikkat edilirse bu tür yer ve toplantılarda da huzur ve sükûnet görülmekte, insanları rahatsız edecek davranışlara rastlanmamaktadır. Nadir de¬nebilecek olayların altında da bir tahrik unsurunun bulunduğu hemen görülmekte veya hissedilmektedir. Bu gerçek artık.delil istemeyen günlük veya herkesin tabii gözlemle ra¬hat takip edebileceği ve görebileceği bir hal almış durumdadır.
67
72