Buradasınız

BİLGİSAYAR DESTEKLİ ÖĞRETİM OKULDAN AYRILMA SORUNUNU ÇÖZEBİLİR Mİ?

Journal Name:

Publication Year:

Author NameUniversity of Author
Abstract (Original Language): 
On beş yaşındaki Darrell, derslere katılımının ve başarı ortalamasının iyice düştüğü dokuzuncu sınıfa değin sınavlardan çoğunlukla "D" alıyordu, öğretmenler onun tutumunu genelde kendini savunmaya yönelik buluyorlardı. Darrell ise öğretmenleri "yakınlık gösteren ama teşvik etmeyen" kişiler olarak tanımlıyordu. Kısacası, Pensacola Lisesi'ndeki öteki azınlık gençleri gibi Darrell de tehlike sınırındaydı ve yaşamının geri kalan bölümünü ya hapishanedeki ağabeyi ya da on yedi yaşından önce çocuk sahibi olup şu anda bir bakım evinde kalan ablası gibi sürdürecekti. 1984'de Pensacola Lisesi' ndeki öğrencilerin % 40' ı okulu bırakmıştı. Gerçekte bu oran Florida' nın bazı yörelerinde % 50' yi aşan rakamlara göre daha düşüktü. Fakat Escambia Bölgesinin Eğitim Müdürü Mike Hollovvay "bir tanesi bile çok fazladır" diyor ve "sorunları şimdilik yalnızca okuyup yazamamak olan bu çocukların durumu ileride asla çalışamayanların trajedisine dönüşecek" diye ekliyordu. Okulu Bırakma Sorunu Evdeki sorunlarla sürekli rahatsız edilen ve derslerle ilgili çalışmaları zor bulan öğrencileri okulda tutmak her zaman için güç olmuştur. Ancak, okuldan ayrılan çocuklar konusunda zaten yeterince kötü olan durum yaklaşık beş yıl kadar önce iyice fenalaşmıştı. Florida Eyaleti, mezuniyet için en az yeterlik uygulamasını zorunlu kıldığında standart test puanlan biraz yükselmişti ama aynı artış okulu bırakanların sayısında da görülmüştü. Escambia' nin Araştırma Müdürü John De Witt "Ciddi biçimde dezavantajlı olan çocukların yanı sıra artık öğrenme güçlüğü bulunanları da yitirmeye başlamıştık" diyor. Bu arada, öğrencileri okulda uzun süre tutabilmek amacıyla ülke çapında bir dizi yenilik deneniyordu. Artırılmış psikolojik yardım, diploma için seçenekli yollar, akran danışmanlığı ve yoğunlaştırılmış eğitimle mezuniyet bunların başlıcalarıydı. Tüm bu yeniliklerin, güçlü bir destek ve yetkin bir güdüleme sistemi ile okula bağlılığı artacağı varsayılıyordu. Ancak, yine de tam anlamıyla başarılı değildi bu girişimler. De Witt şöyle açıklıyor bunu :"Var olan programların çoğunu denemiştik. Fakat bunlar temelde açık kapatmaya yönelikti. Bireysel ilgilenme düzeyi azalır azalmaz, öğrenciler yine okulu bırakıyorlardı. Yalnızca diploma alabilmek amacıyla okula gidip gelenler ise iyi denebilecek ya da bir iş sahibi olmalarına yarayacak gerekli becerilerle mezun olmuyorlardı."
105
108